TANRI DEMEK GÜNAH ÖYLE Mİ? O ZAMAN OKU BUNU... (Ben Farsça'yı biliyormuşum!) Namaz, Arapça değil, Farsça... Oruç, Arapça değil, Farsça... Abdest, Arapça değil, Farsça... Peygamber, Arapça değil, Farsça... Müslüman, Arapça değil, Farsça...
Reklam
Samle Çağla yazdı... EFELYA "Ben ki sevdaların öksüz çocuğu aşk dediğin kehribar bir hüzün boncuğu " Geçen yılın ses getiren kitaplarından, Mehmet Binboğa 'nın, klasikle popüler olanı harmanladığı Efelya adlı romanı 407 sayfadan oluşuyor. Mühür Yayınlarından çıkan roman, gerek kapak dizaynı gerekse şekil bakımından oldukça albenili... Kitabın arka kapağında, şair ve denemeci Barış Erdoğan'ın etkili de bir tanıtım yazısı var. Kitabın bir çırpıda okunmasının altında, akıcı bir dille yazılmış olması kadar, yazarın edebiyat tahsili yapmış olmasının, dolayısıyla dile hakimiyetinin de etkisi var. Binboğa, öğretmenlik mesleğinin verdiği açık seçik anlatımla, görece uzun paragraflarda bile okuru yormuyor. Yazarın eğitimci kimliği, gerek metinde dikkat ettiği yazım ve imla kuralları gerekse paragraf oluşturmadaki dikkati, genç yazarlara ders niteliğinde. Kısacası Efelya romanı için, güncelle klasik olanın kucaklaştığı, neo-klasik bir roman diyebiliriz. Ekşi Sözlük'te bir okur, "İnsana anadilini sevdiren bir roman Efelya..." demiş. Ne kadar isabetli bir değerlendirme... Yüzlerce halk söylemi, aforizma tadında cümle var kitapta. Çok keyif aldım okurken. Nitelikli her okurun kütüphanesinde bulunması gereken bir kitap Efelya. Çünkü bu roman, son 20-30 yıllık hayatımızın, teknolojiyle iç içe geçmiş ilişkilerin, değişen değer yargılarının başarılı bir aynası... Bu kitapla bana büyülü dünyalar araladığınız için, teşekkürler Mehmet Hocam, elleriniz dert görmesin. Ne zamandır, bitmesine üzüldüğüm bir roman okumamıştım. Samle Çağla
Bilinir ki uyku bizi korur kollar, en derin acıları sakinleştirir, en yakıcı ateşleri bile serinletir. Zihnin durduğu o saatlerde acıya alıştırır, bir süreliğine de olsa hayattan kopardığı için yine hayata olan güvenimizi tazeler. Yürekteki keder eriyen kar gibi yok olmasa da ruh kendini onarır uyku boyunca, bitkin düşen beden gibi dinlenir.
608 syf.
·
Puan vermedi
·
81 günde okudu
Okuması çok keyifliydi. Ayrıca kitabın bir efsaneye bağlanacağını hiç tahmin etmezdim. Bu nasıl ifade edilir bilmiyorum ama sanırım şöyle diyebilirim devir değişse bile bazı insanların kendilerine göre algılarımızı değiştirdiğini ve bunları kendi lehine kullandıklarını da güzel bir şekilde ele almış.
Kehribar Geçidi
Kehribar GeçidiNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 20212,322 okunma
Parlak sarı saçları, ışıldayan kehribar gözleri, al al olmuş yanakları, beyaz teni ve narin bedeni.. onu sadece güzel bir kadın olduğu için seviyorsun zannediyordum. Çünkü erkekler için sadece önemli olan dış güzellikti. Ama sonra anladım ki onun kalbine aşıktın.
Reklam
Erzurum Askeri Lisesinde çocuklar ara sıra gizlice oyun oynar beş, on kuruş alır verirlerdi. Beni de bir gece aralarına katmışlar bir arkadaşımın on beş kuruşunu kazanmıştım. Zavallı çocuk, parası o kadarmış boynunu bükmüş kalmıştı. Gece uykum kaçmış «bu arkadaşımın parasını neden aldım» diye sıkılmıştım. Şimdi O parasız ne yapacaktı? İşte bu olay beni hayatım boyunca kumardan alıkoymuştur. Harbiye de babam bana haftada bir mecidiye (20 kuruş) tahsis etmişti. Beyazıt'ta bir dostuna gönderir gider ondan alırdım. Mecidiye şimdiki 2,5 liralığa benzer bir görünüşte idi. Bir hafta başı son paramı da tramvaya vererek gitmiş, adamı bulamamış, parasız kalmıştım. Mektebe yayan dönmek çok zaman alacak, yoklamaya yetişmeyecek ceza görecektim. Küçük kehribar teşbihimi Mahmutpaşa da bir tespihçiye satmak istemiştim ki beş kuruş ancak vermişti. Mektebe tramvay parası yapacağımı söyleyince adamcağız merhamete gelmiş te yedi kuruşa almıştı. Bu hal bana yeni bir irat olmadan elimdeki parayı bitirmemeyi öğretmişti. Hayatım boyunca da para sıkıntısı çekmedim...
... ve geleceğin ibreti şimdinin intikamından daha değerliydi.
Sayfa 479Kitabı okudu
Elimizde acının kehribar tesbihi ve akıp gitmekte zaman.
MÜTHİŞ BİR TREN Kıraathanenin camları önüne oturmuşlardı. İki arkadaştılar. Nargilelerinin marpuçlarını emerek susuyorlardı. Zayıf olan, lülenin ateşini nargilenin kehribar ağızlığıyla düzeltti. Bir-iki nefes daha çekti. Marpucu sardı. Nargileyi önünden itti. Bu, yüzü karanlık, karışık bir adamdı. Kalın kaşları vardı. Bu kaşların altında
Reklam
Alevli bir duman gibi tütüyor gözlerimde saçların! Saçları altın dudakları nar koyu kehribar gözlü sevgilim.
Sayfa 36 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Çocuklarının giysilerinin içine, kehribar, türlü büyüler ve taşıyanı hastalıklardan ve kem gözlerden koruyan kargacık burgacık gizemli yazılarla yapılan muskalar dikilirdi. Çok özel, “kurttaşı““ diye bilinen bir büyü vardı ki çok güçlüydü; yabanıl hayvanın başına konulursa ehlileşceğine inanılırdı.
karanlığın kılıncı darbe darbe yâr gözleri yarıldı künhümüz, döşendi kehribâr gözleri
Yarının kaygısı yarının olsun. Her günün derdi kendine yeter.
Sayfa 379Kitabı okudu
Kehribar Gözlüm
Oysaki ben senin için her şeyden vaz geçecektim
Resim