"Köylünün en kestirme yoldan ve en kısa zamanda kalkındırılması için gerekli reformlar yapılmalı, ilgili tedbirlere başvurulmalıdır.
İşçi kitlesinin haklarını tam bir sosyal adalet içinde korumak ve sağlamak gaye olmalıdır. Türkiye emek ihraç eden bir ülke değil, kalkındırılmasını hızlandırmak için bu emeği seferber ederek değerlendiren bir memleket haline getirilmedikçe, başarıya ulaşılamaz. Millî mebfaatlerimizin korunmasında, sanayileşmede, iç ihtiyaçların sağlanmasında, dış pşyasada döviz temininde, petrol ve buna benzer toprak altı, toprak üstü zenginlik kaynaklarımızın milli menfaatlere aykırı olarak başkaları ile pazarlık konusu yapılması kabul edilemez." - Alparslan Türkeş'in Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne katılma sebebini açıkladığı metinden.
O kadar keskin siyasi kutuplaşmaların olduğu günümüzde, maalesef aşağıdaki siyasi duruşu görmek artık neredeyse bir hayal:
"1955 yılı şubat ayında bütçe konuşmamda siyasi partilerin kaderlerini ellerinde bulunduran insanların sözlerinin nasıl olması gerektiğini nesli atiye, genç nesillere öğretmekle mükellef olduğumuzu ifade ettim. Aynı yıl meclis kürsüsünde muhalefette olduğumuz zaman kendimiz için hak saydığımız davranışları o günün muhalefeti için de hak saymaya mecbur olduğumuzu ifade ettim. 14.12.1953 gününde yapılan meclis toplantısında CHP ve DP Milletvekilleri ile acayip iki kadro haline geldik, şefler öpüşünce öpüşüyoruz, şefler dövüşünce dövüşüyoruz. 'Biz liderlere karşı haysiyetimizi, şahsiyetimizi bilmezsek onlar bizi istismara devam edeceklerdir.' dedim. Basın hürriyetini biraz kısıtlayan kanun tasarısına karşı çıktım. Meclis kürsüsünde 'Allah' ın laneti meseleleri iktidarda ve muhalefette olmaları haline göre değişik şekillerde ele alanların üzerinde olsun' dedim. Yine kendi partimin görüşüne zıt olarak ispat hakkı teklifini müspet reyimle destekledim. İktidarların çıkaracakları kanunların ve ittihaz edecekleri kararların tarafsızların vicdanında burkuntulara sebep olmaması lazım geldiği tezini savundum. Kendi partimizin liderlerine yapılmasını istemediğimiz şeyleri karşı partilerin liderlerine de yaptırmamakla mükellefiz dedim.
(Sait Bilgiç'in 12 Eylül sonrası savunmasında yer alan ifadeler. 17.12.1981)
Orhan Şaik gökyay daha sonra çıktığı mahkemede şöyle haykıracaktır
“Tabutluk diye anılan işkence odasında bu elektrik lambaları altında ışıl ışıl yanan odada ayakta beş saat bir şehir-i ayin seyrettim!
Cumhurbaşkanı Fahri Korutürkün Nisan 1976 Irak ziyaretinde, sloganlar atılır “milliyetçi Türkiye Kerkük Türk’tür Türk kalacak milletlere İstiklal insanlara hürriyet Başbuğ Türkeş”