En iyilerimin arasına giren muhteşem bir kitap okudum dersem yalan olmaz galiba.
Roman Çin'de bir köyde geçiyor ama ben sanki Anadolu'da bir köyde yaşananları okumuş gibi hissettim kendimi.
Doğuda bu analarımızdan halen var ve ne yazık ki var olacak da.
Çin köylüsünün yaşadığı açlık,yokluk ve sefalete tanık oluyorsunuz kitabı okurken.
Düzene karşı çıkanın sonunun ne olduğunu da kitap da görecek ama şaşırmayacaksınız, çünkü ülkemizde ki düzenle o kadar çok benzettim ki ben bu kitabı, çoğu yerde söylediğim gibi sanki bizim köylerimizi, bizim insanımızın yokluğunu hissettim. Bu da galiba yazarın anlatımından kaynaklı olabilir, özellikle karakterlerin hiç birinin ismi yok. Ana, yenge, emmioğlu, büyük oğlan, gelin kız...v.b. tabirler kullanılmış.
Aslında çok kızdığım noktalar da var ama bunları söylemek kitap konusunda bir çok bilgi vermek gibi geldiği için yazamıyorum. Kendiniz okuyup benimle birlikte kızabilirsiniz ; baba karakterine, Ana'nın peşinden yollarını gözlemesine, çocuklar arasında ki bölünmelere, köyde ki yaşama, ağalık sistemine, yokluğa, sağlık konusunda ki duyarsızlığa, mevcut düzene... kısaca her şeye...
Okuyunuz efenim, mutlaka.