Ne acayip bir geçmiş büyüsüydü çocukluğum... Köy odasının az ilerisindeki ağaçlıklarda saklambaç oynuyorduk, cennet çayırlarından dağ esintilerini doğru kan-ter içinde koşuyorduk... Dayıoğlu, ahırdaki eşeği çalmıştı da eşekten düşmüş, kolum incinmişti. Gelecek kirletilmemiş, yaşam şimdiydi. Şimdi ise bir Araf mahkumu, fani dünyada yurtsuz, ne oradasın ne burada... Zaman akıp gider, mazi gülüp geçer, şimdi çekip gider, gelen zaman gideni aratır, ömür biter... Bir açarsın gözlerini; tatlı düşlerinden uyanmış, elinde solmuş gül ve ölü yapraklar, hakiki iflas eden sensindir...