Bu şehrin adamları çalışkan, dürüst, ahlaklı, edepli ve şerefliydiler. Kimi sanatla, kimi ticaretle, kimi tarımla, kimi hayvancılıkla, kimi rençperlikle uğraşıyordu.
Birbirlerine karşı dostane münasebetleri çok iyi ve yardımseverdi. Fakirleri koruyan, kimsesizlere bakan, yetimlere sahip çıkan, dost ve akrabalarına karşı son derece saygılı ve bağlı olan sosyal bir yapı vardı.
Toplumda suç oranı düşük oranlardaydı. İdarecileri adildi, halk da bundan çok memnundu.
"Bu aşk hastalığı hiçbir şeye benzemez. Bazen uyutmaz, bazen yedirmez içirmez, bazen susturur, bazen kendisine yardımcı olması açısından dost aratır, bazen ağlatır, bazen inletir, bazen ateş olup yakar. Aşk sabırlı olmaktır."
"Bu aşk hastalığı hiçbir şeye benzemez. Bazen uyutmaz, bazen yedirmez içirmez, bazen susturur, bazen kendisine yardımcı olması açısından dost aratır, bazen ağlatır, bazen inletir, bazen ateş olup yakar. Aşk sabırlı olmaktır."
Yanan içim aşkınla kavrulur,
Felek yayın kurmuş okun vurur,
Ciğerlerim püryan olmuş,
Sevdan karşımda durur.
Yandım sana ateşi dilden,
Seni sevmek gelir gönlümden,
Beni nice dertlere saldın,
Çok çekiyorum elinden.
Sular akar gider sel olur,
Aşkından gönlüm harap olur,
Her gün seni göreyim,
O günler bana bayram olur.
Bu sözler üzerine, Kamber at ile eve dönerken attan düşüp kolunu kırdı. Aradan birkaç gün geçti, taş kaldırırken taşı elinden düşürüp elini kırdı. Daha sonra bağda gezerken gözüne ağaç parçası battı. Sanki bu kız bir evliya olmuş da beddualarının hepsi tutmuştu.