“Hiçbir şey sabit değildi.
Her şey su gibi akıcıydı. Hareket ediyor ve değişiyordu. Zaman dalga geçen bir seyirci gibi durmuş bu manzarayı seyrediyor ve bu ebedi düzensizliğin kurallarını belirliyordu.”
Dev kafasını öfkeyle sallayarak, “HAYIR! Sana bir görev verilmedi!" diye patladı. "Ve bu görevi senin yerine yapmaları için üç tane çocuğa güvenemezsin! Kafanı kullan! O günler geride kaldı! Uzay çağındayız, cep telefonları, uydular, avuç içi kadar olan bilgisayarların çağındayız! Gördüğün her şey öteki şeylere bağlı."
"İplerin ucundaki kuklalar gibiyiz..."
Gwendolyn Mainoff onların kasabanın dar sokaklarında gözden kayboluşlarını izledi. Sonra da çifte güzellik salonuna geri döndü ve aynanın karşısına geçip Buddenbrook Ailesi adlı kitabının kaldığı bininci sayfasından okumaya devam etti.
Burası küçük, değerli, harikulade bir kasaba. Herhangi birinin, zaman kapılarından geçerek en az burası kadar küçük, değerli ve harikulade yerlere gidebileceği bir kasaba!