"Bu Kur'an, âyetlerini iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri ibret alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek (çok şerefli ve bereketli) bir kitaptır" (Sâd 38/29).
Hakk'a vâsıl olmuş ârifler ise Allah'ın sözünü, makamlarına uygun şekilde dinler ve onunla manen terakki ederler. Bu şekilde herkes, Allah'ın sözünü kendi haline ve makamına göre işitip ondan istifade eder. İnsanların sözlerini dinleme ve anlamada da durum böyledir.
Velilerin meclisine gelen herkes, onların sözlerini niyet ve haline göre işitir. Kim, velileri ölçüp imtihan etmek için gelirse, ancak kendisini onlardan uzaklaştıran şeyleri işitir. Kim, onları tasdik ederek ve kendilerine saygı göstererek gelirse, onlardan ancak kendisini kemalata ve nurlara yaklaştıracak şeyleri işitir ve görür. En doğrusunu Allah Teâlä bilir.
Geceyi üçe bölüyorduk: Bir kısmında uyuyorduk, bir kısmını teheccüd namazına ayırıyorduk, diğer kısmında ise ilim mütalaa ediyorduk. Bana yalnızlık sevdirilmişti; ilim ve ibadete ayırmak için ancak yalnızlıkla huzur ve sükûn buluyordum.
"Allah'ın düşmanı şeytan size gelip vesveseyle sıkıntı verince ve sizi taatten alıkoymaya çalışınca kendi başınıza onun vesvesesini defetmekle uğraşmayın. Onunla baş etmek zordur. Bu durumda yapılacak en güzel iş, size bir çoban köpeği saldırınca yaptığınızı yapmaktır. Siz bir koyun sürüsünün yanından geçerken sürüyü bekleyen köpek size saldırsa ondan korunmanın en güzel yolu, hemen çobana seslenip kö- peğini tutmasını istemektir. İşte bunun gibi, Allah'ın köpeği olan şeytan size saldırınca, onunla uğraşmayıp hemen sahibi yüce Allah'a sığının ve sizi ondan korumasını isteyin; O sizi korur."