“Derd-i aşkı gayrıdan sorma ne bilsin çekmeyen
Anı yine aşık-ı nalana söylen söylesin.”
(Bakî)
Aşk derdini başkalarından sormayın. Aşkı çekmeyen onun ne olduğunu ne bilsin? Siz onu yine inleyen aşığa sorun ki, size hepsini bir bir anlatıversin
Âlâyiş-i dünyâdan el çekmege niyyet var Yakında adem dirler bir şehre azîmet var Uçdı bu fezâlardan mürg-ı dil-i nâlânım Ârâm idemez oldum efkâr-ı seyâhat var Nûş eylese bir âşık tâ haşre dek ayılmaz Bezm-i feleğin bilmem câmında ne hâlet var Bu hâlet ile ey dil sağ olmada âlemde Derd ü gam-ı dilberle ölmekte letâfet var Gitdükçe harâb eyler mülk-i dil-i vîrânı Dehrün bu cefâsından bir şâha şikâyet var Ser terkine kâ'ildir dünyâya gönül virmez Terk ehlinin ey Bâkî başında sa'adet var.
Çarha baş eğme gönül hergiz
dahi ac olmadan
yeğidir ölmek merd olan
nâ-merde muhtâc olmadan
( Ey gönül!
Zamana devrana asla baş eğme..
Onun istediği istikamette davranışlar sergileme.
Mert yiğit bir kişinin namerde muhtaç olmasındansa
Aç bir şekilde ölüp gitmesi daha iyidir…)
Dünyanın süslerinden el çekmeye niyetim var Yakında yokluk derler bir şehre seyahatim var Uçtu gitti bu göklerden inleyen gönül kuşum Fırsat bulamaz oldum yolculuk kederim var İçse bir aşık -ta kıyamete kadar ayılmaz Feleğin meclisinde -bilmem kadehinde ne haller var Bu haller ile ey gönül sağ olmaktansa alemde Dilberlerin gam derdinden ölmekte incelik var Gittikçe viran gönül ülkesini harap ediyor Zamanın bu cefasından bir şaha şikayet var Baş vermeye razıdır da dünyaya gönül vermez Ayrılık ehlinin ey Bâkî başında saadet var.