Batı Dünyası ile Münasebetin Getirdiği Politik Dini Problemler
Mehmet Salih GeçitSözler ve Alıntılar
Fitne yapmak, insan öldürmekten daha kötüdür.
Birinci amacımız; yaklaşık üç asırdır gündemimize taşıdığımız modernleşmenin ve 'batılılaşma arzusunun sonucunda ortaya çıkan dini problemlerimizi tespit etmek, ikinci olarak; şayet bir gün Batı dünyasının ve Avrupa birliği'nin içinde kendimizi bulursak, karşı karşıya kalma ihtimali bulunan belli başlı meseleleri, ana hatlarıyla tespit etmeye gayret göstermektir.
"Terörün türemesi, eşyanın tabiati icabıdır."*
*Aktan, Hamza, "Kur'an ve Sünnet Işığında Terör ve İntihar Eylemleri"Kitabı okudu
Türkiye Cumhuriyeti modernleşmenin getirdiği bazı problemlerle yüz yüze kalmıştır. Bunun en önemli sebebi şudur: Bir taraftan İslam ülkesi ve halkının çoğu Müslüman olan bir coğrafya olarak, diğer taraftan da Arap aleminin İslam dünyasının ve ortadoğu halklarının bir üyesi, kardeşi, dostu ve yakını olarak bilinen Türkiye, çağımızın başında binlerce yıllık rotasını değiştirerek iki büyük tercihte bulunmuştur. Bunlardan birincisi, 1920'li yıllarda hılafeti kaldırıp laik bir devlet sistemi benimsenmiş olması, diğeri de Müslüman bir toplum olarak Müslüman olmayan toplumların bağlı olduğu batı dünyasına katılma arzusudur.
Zaten Osmanlı döneminde olduğu gibi, Cumhuriyet devrinde de öteden beri Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki daha önceki yasaklayıcı hukuki mevzuata rağmen bazı köy medrese ve mescitlerinde dini eğitimin ve vaazların Kürtçe olarak verildiği de bilinen bir gerçektir.
19. yüzyılda siyasal toplumsal sistemde geleneksel-dinsel yapılar değişmeye başladı. Bunun neticesinde din-devlet eksenindeki <dayanışmacı> ve <paylaşmacı> sistem, <çatışmacı> ve <yeniden düzenleyici>vasfına büründü, böylece, Tanzimatla birlikte laikleşme süreci başlamış oldu.
"...en hayırlısı barıştır."
Bakara, 2/167