"Biraz uzun olabilir fakat bilmeyenler okumalı. 5 dakikanızı ayırın lütfen."
1937 yılında genç bir Harbiye öğrencisi, “hayran olduğu üstadı Nâzım Hikmet’i" ziyarete gelmişti. Öğrenci gittikten sonra' Nâzım'ı aldı bir kuşku. O genci polis göndermiş olabilirdi!
Yoksa kendisine bir tuzak mı kuruluyordu? Heyecanlı yapısıyla hemen
"Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon ovasına atlıyacaktı."
youtu.be/94jgxTW3bzA
Sayfa 21 - Bavul Dergisi, Sayı: 36, Nâzım Hikmet: Mustafa Kemal AtatürkKitabı okudu
"Yaşıyoruz evet... Bir tarafta utanmadan bize Habil ve Kabil diyen birilerinin yarattığı düzende yaşıyoruz... Öte tarafta hiçbir şey olmamış gibi gülüyoruz, bağırıyoruz, âşık oluyoruz ya da ufacık şeylere darılıyoruz. Bir yanda her gün Adem gibi toprağın tüm renklerinden ana kuzuları kefenlerde anadan Üryan... Bir yanda gecekondu, bir yanda saray, şehrin ışıkları, çınlayan kahkaha, kimsenin yazmadığı tuluat, akıp giden bir hayat... Ve biz "yaşıyoruz işte"...