Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Destandır Çanakkale

Vehbi Vakkasoğlu

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Seyid Onbaşı'nın tabyasında yaşanan bir başka güzellik daha var:
Cevat Paşa istihkamın yıkıntıları arasında dolaşırken, bir ağacın altına uzanmış olan askerin hâli dikkatini çekti. Yaklaştı ve dikkatlice baktı. Mehmetçik, yaşıyordu... "Neyin var evlât?" dedi. Mehmetçik, birden ayağa fırladı ve hazır ola geçti. Ancak gözleri paşadan tarafa değil, başka yöne bakıyordu. Cevat Paşa, nemli gözlerle ve titreyen sesiyle sordu: "Gözlerini bir şey mi oldu, oğlum?" Bu soru üzerine Mehmetçik biraz daha canlandı, iyice tokalaşan sesi ile şu cevabı verdi: "Üzülmeyin kumandanım, benim gözlerim göreceğini gördü!" Gözlerinin ışığını Allah, millet, vatan yolunda feda etmeye dünden razı olan bu anlayışın temelinde hangi inanç vardır? Fedakarlığın bu derecesi, vatan aşkının bunca yükselişi nasıl mümkün olabiliyor? Bu ruh hali tahlil edilmeli ve yeniden yakalamanın yolları araştırılmalıdır. Bugünkü dağınık ve bencil halimizle, bu ruha ne kadar da çok muhtacız...
1914 Temmuz
Seferberlik ilân edildi. Bu ilân, eli silâh tutan herkesin askere alınması demekti. Osmanlı, bütün varlığı ile bir ölüm kalım mücadelesine hazırlanıyordu. Gerçi Osmanlı daha önce Trablusgarp'ta İtalyanlara, Balkan savaşında Bulgarlara, Sırplara, Karadağlılara, Ruslara yenilen, düşman ordularını İstanbul önlerinde bile gören, Edirne'yi zor kurtaran bir zilleti yaşamıştı; politik kavgalarla kan kaybeden askeri ve sivil bürokrasi, yenilgiden yenilgiye koşup duruyordu. ancak bu yenilgilerini intikamını almak ve özellikle Balkan bozgununun zilletinden kurtulmak azmi de gelişmişti. Bu azim, bu heyecan bütün bir millet sarmıştı. Herkes yaralı bir aslan gibi, son bir kükreyişin özlemindeydi. Bu mücadelenin bir varlık yada yokluk mücadelesi olduğunu hissediyorlardı.
Reklam
Churchill: "Türklere zehirli gaz atalım!" teklifinde bulunduğu zaman, "bu bir insanlık suçudur" tepkisi ile karşılanmıştı. Ancak bu tepkiye Churchill'in verdiği cevap çok düşündürücüdür: "Türkler insan değildir ki!.." Ve zehirli gaz atma emrini verir. Ancak ilahi yardım yine Mehmetçiğin imdadına yetişir. Bu kararın verildiği ana kadar, hep denizden karaya doğru esen rüzgar, o günden sonra sürekli karadan denize doğru esmeye başlar.
Seyid Onbaşı
Koca Seyid'in, her 18 Mart'ta, resmini basmış gazeteler sırtında o dev mermi ile, televizyonlarda ekranlara getirmiştir... Ama ne kendisini düşünmüşler, ne de geride bıraktığı ailesini... Ne var ki, kızı Ayşe Hanım, tam da babasının tevazuuna yakışır bir değerlendirme ile şöyle bitiriyor konuşmasını: "Olsun, efendim! Yeter ki vatan sağ olsun! Biz perişan olmuşuz, ne çıkar!"
Ölmeyi korkudan değil, vatana lazım olduğumuzdan istemiyorumduk.
Sayfa 117Kitabı okudu
Bu defa bütün millet yediden yetmişe mehmetçikti...
Reklam
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı...
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.