Bilinmeyen korkutur, korkulan şeyin ne oldugunu bilememek
dehşet verir. Bu nedenle insan, bilinen bir tehlikeden korkmayi, ne oldugunu bilmedigi bir seyden korkmaya yeğler ve ne yapar yapar, korktuğu şeyin adını koyar, bilirsiniz.
Dünyanın bir tepsi olmasının,sultanlığın tepsinin öbür yüzünde kalmasının da önemi yoktu. Benliğinde zaten taşıdığı ama taşıdığını bilmediği,evrenin belleğine ulaşan yol açılmıştı şimdi. Her şey akıyordu,kendi macerasını kendi yaratarak
“sana çok içimi döktüm, biliyorsun karanlıklarda yüzen, dünyaya siyah bakan biriyim ben. dinmeyen acımı, kendimi bildiğim günden beri kimseye belli etmeden yaşamayı becerdim yine de.”