Bozbulanık kitaplarını, Bozbulanık sözleri ve alıntılarını, Bozbulanık yazarlarını, Bozbulanık yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir gün bizim sokağa uzun uzun bakmış, sonunda kaderimi, köşedeki beton evde oturan Fahir Beylerin, bodruma kapattıkları kurt köpeği Dik'inkine benzetmiştim. İkimiz de bu sokakta tutsaktık. Ona da bana da, dağlar, kırlar, çam havası, deniz kokusu gerekliydi. Bir kurt köpeğinin, vadinin koyu yeşilliğinden fırlayıp dağlara doğru koşuşunu, ta tepede çenesinin o güzel sivrilisi ile gökyüzüne doğru havlayışını düşünürdüm. Oysa, zavallı Dik, burada, bu bodrum katında, bağırıyor, havlıyor, kendini duvardan duvara çarpıyor, sonra yorgun düşerek, en karanlık köşeye çekilip, sessiz sessiz inliyordu. Hırçınlıktan tazıya dönmüştü.
Yalnızlar geliyor. Onları gözlerinden bilirim. Kalabalık caddelerde, ıssız kır yollarında, dairelerin loş koridorlarında... Nerede rastlarsam rastlayım hemen tanırım. Alaycı erkekler görürüm. Kısılmış gözleri ve sımsıkı kapanmış dudaklarıyla. Kahredici bakışları bende kalır. Kadınlar bilirim, kabadayı ve yırtıcı görünüşlerinin, boyaların, kokuların altında ürkek, yalnız kadınlar. O zaman loş ara sokaklar, çürümüş, kokmuş, tiksinilmiş, kusulmuş bir şeyler duyarım. Düşünmemeye çalışırım. "Bir şey kaybetmiş bunlar..." derim. Duyarım. Anlatamam. Çocuklarını, annelerini unutmuşlardır tümden. İçin için aydınlanıp gülemezler hiçbir zaman...
Bu dünya piçlerle dolu. Örneğin ben piçin âlâsıyım. Benim babam pis, adi, sarhos herifin biri. Annem de eh, sıradan bir kadın. Birbirini düşünmeden, arzu etmeden, rastgele birleşmiş iki insan. Nikâh ne demek? Ne idüğü belirsiz bir herif, yani imam; üç beş kişiden amin amin ve peydahlanan ben. Ama düşünün, birbirini arayıp bulan, isteyen iki ruh, iki vücut birleşirse... O zaman kağıtlar ve imzalar bir yana, doğan çocuk piç değildir. Kesinlikle! Sahici insan odur işte...