.
Uyusam, bir an uyusam,
bir an, bir dakika, bir çağ uyusam;
ama bilsinler ki ölmüş değilim;
altın bir ağıl var dudaklarımda;
Batı rüzgarının küçük dostuyum;
sonsuz gölgesiyim gözyaşlarımın.
.
.
Köyün eski meyhanesinde
Susmuş hüzünlü müzik,
Ve yıldızların en yaşlısı
Sazını sessizce bir yana koymuş.
Oturmuş vadilerin koyağına rüzgâr.
Yapayalnız bir kavak
—Sonsuz, saf bir ovanın
Pisagor'u—
Yüz yıllık eli ile
Tokat atmak istiyor ay'a
.
.
Bilemezsin ben nice sevmişim seni, nice
Çünkü düşler içinde bende uyuyorsun sen
Gözlerim yaşla dolu, taşıyorum seni ben
Çelik bir ses koşturup işliyor yüreğime.
Yıldızları ürküten, teni ürperten yasa
Nasıl delip geçiyor şu ölü varlığımı
Isırırken ruhunun ağır kanatlarını
Arzu karmakarışık sözleriyle, tavrıyla.
Altlarında hareli, yeşil yeleli atlar,
Seni diri ve beni ölü görsünler diye
Bak nasıl bahçemize sıçrayıp atladılar
Uyumana bak benim güzelim, oy hayatım
Çevrede kıskanç gözler pusuya yatmış iken
Duy, nasıl kemanlarda kırılmaktadır kanım.
.
.
Benim yüreğim mi
yoksa seninki mi?
Kim yansıtıyor düşüncelerimi?
Kimdir bana
bu köksüz
tutkuyu veren?
Niçin giysim
rengini değiştiriyor?
Her şey bir yol kavşağı!
Niçin bunca yıldız görüyorsun
gökte?
Bu sen misin, yoksa ben miyim
kardeşim?
Ve bu buz gibi eller
başkasının mı?
Kendimi görüyorum batan güneşlerde,
Ve insanlar karınca yuvası gibi
dolaşıyorlar yüreğimde.
.
.
Eğer sönerse umut ışığı
Yeniden başlarsa Babil
Hangi çıra aydınlatır
Bu Dünyada yolumuzu?
Yalnızca bir sanrı ise mavilik
Neye döner masumluk?
Neye döner yüreğimiz
Aşkın okları olmasa?
.
.
Şarkı romantik düşlerden
Yapılmış bir ışıktır,
Güçlüdür, sağlıklıdır, gürbüzdür
Kutsaldır, barışçıdır.
Sistir ve ölümsüz sabahın
Gülüdür,
Kefenlenmiş yıldızlardan akan
Ay balıdır.
.
.
Herkes bilir ki
Giden şeyler geri dönmez.
Ve yakınmak boşunadır
Rüzgârların duru halkı içinde
Yelin tatlı efendisi kavak ağacı
Doğru değil mi?
Boşunadır yakınmak!
Dal kıpırdamıyor,
İnan!
Dön yüreğim dön,
Dön yüreğim dön.
.