Baba oğulun arasını açan ve Attalos'un neden olduğu kavgaların en büyüğü, kendinden yaşça çok küçük olan Kleopatra'ya aşık olup onunla evlenen Philippos ’un düğününde koptu. Kleopatra’nın amcası Attalos, sarhoşluğunun da marifetiyle, Makedonyalılara yüksek sesle Philippos ve Kleopatra’nın evliliğinden krallık tahtına oturacak meşru bir oğul doğması için tanrılara dua etmelerini söyleyerek kadeh kaldırdı.
Bunu duyan İskender, öfkelenerek elindeki kupayı adamın kafasına fırlatıp,
“Ya ben, alçak herif? Beni piçe mi benzettin yoksa?” diye sordu.
Kral öfkeyle ayağa kalktı ve kılıcını kınından çekerek oğlunun üzerine yürüdü. Ancak içtiği onca şarabın verdiği sarhoşlukla sendeleyip yere düştü, bereket versin ki bu, her ikisi için de iyi oldu.
İskender, acı acı güldü: “Beyler şu adama bir bakın!" dedi, “Avrupa’ dan Asya'ya geçmek için hazırlıklar yaparken bir divandan ötekine geçmeyi beceremeyip boylu boyunca yere uzandı!”
Karşılıklı ilk kültür alışverişinden sonra Makedonlar, Yunanlar ve Babilliler öz kimlikleri üzerinde kafa yormaya başladılar; son kertede, birbirleriyle iç içe yaşayamayacaklarını da anlamış oldular.
Dareios'un saraya kabul ettiği ve seferi kuvvetlerin başkumandanlığına getirilmiş olan Atinalı Kharidemos da bu ordudaydı.
“Bir kral kendisini tehlikenin göbeğine atmaz”. Gerçi öneri iyi niyetliydi, ancak Dareios, her Pers kralı gibi kendisini “iyi bir süvari, iyi bir atıcı ve iyi bir okçu" olarak nitelendirdiğinden, ordunun başında bizzat savaşmaya karar vermişti ve bu öneriyi, kral olarak verdiği karara yöneltilmiş ağır bir eleştiri olarak algıladı.
Atinalı, demokrasilerde bir erdem olarak kabul edilen açık sözlülüğün, monarşinin algılanış biçiminde farklı tezahür ettiğini anlamakta çok geç kalmıştı. Çok geçmeden idam edildi.