“İşte bizim zamanımız, biz geçip gittiğini sanır, varsayarken, uçucu, dağılan bir şeymişçesine, havaya, uzaya, evrene karışarak, dünyamızdan ayrılırken, artık bizim bildiğimiz bir ‘geçen zaman’ olmaktan çıkıyordu.”
“İnsan ancak çökmüş, göçmüş bir zamanın ihtişam ve debdebesinden zevk alabilir. Zira o eskimiş şeylerde nice nice ıstırap da, ihtişam ve debdebeyle bir arada hissolunur. Istırap, mutlak ihtişam ve debdebenin adiliğini bir nebze siler.”