Çin Hikayeleri kitaplarını, Çin Hikayeleri sözleri ve alıntılarını, Çin Hikayeleri yazarlarını, Çin Hikayeleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
...Ch'ing-chou'lu bilgin Liu Hung-t'u bir kıtlık yılında, yiyecek hiçbir şey bulamadığı sırada evlenmişti. Karısıyla birlikte, yaşanabilecek bir yere göçtü; ancak çok geçmeden ikisi de dilenmek zorunda kaldılar. Bu memleket karınca gibi dilenci kaynıyordu. Günün birinde ikisi de çok acıkmıştı. Birbirlerine sarıldılar, ağlaştılar. O zaman kadın dedi ki: "Beni sat, sen nasıl olsa başını kurtarabilirsin, ama beni peşinden sürüklersen ikimiz de açlıktan ölürüz." Bu söz Liu'ya çok dokundu. Verecek yanıt bulamadı, yalnızca bunu yapamayacağını anlatmak ister gibi elini salladı. O sırada oradan bir araba geçiyordu, içinde kadın erkek bir sürü insan vardı. Başlarındaki adam da esirciydi. Kadın, "Hey arabacı, buraya baksana, biz çok açız, yiyecek bir şey bulmak için kendimi satıyorum," diye seslendi. Adam kadını güzel bulduğu için, "Kocana sor bakalım, seni kaça satar?" dedi. Liu ağlamaktan yanıt veremedi. Bunun üzerine kadın, "On dizi verirsen seninle giderim," dedi.
...Eski Çin'de "bilgin" deyince, devlet sınavlarını vermiş olan adam anlaşılır. Bu sınavlar toplumun onurlu sınıflarından olanlara açıktır. İlk sınav adayın doğduğu bölgenin ilçe merkezinde, ikincisi il merkezinde, üçüncüsü hükümet merkezinde, sonuncusu da sarayda yapılır. Aday, bir sınavdan geçmeden sonrakine giremez. Her sınavda ancak sınırlı sayıda aday sınavı kazanabildiğinden sınavı bir kez ya da birkaç kez kazanamamak bir ayıp sayılmazdı. Sınavların kazanılması, en aşağısından en yükseğine dek bütün memurluk konumlarına atanma olanağını verirdi. Sınavlarda sorulan şeylerin hepsi, yazın türünden şeylerdi; bunların memurluk işleriyle hiç ilgisi yoktu. Bu sınav düzeni ancak 1904'te kaldırıldı. Demek ki, sınavı kazanan "bilgin" adını alıyor. Yani klasik edebiyatta bilgili, makale, şiir, uyarı, rapor gibi yazıları yazmakta yetkili bir kişi oluyordu. Aynı zamanda, çoğu kez sınavı kazanır kazanmaz memur olarak atanıyor ve böylece asıl mesleği olan memurluğa girmiş oluyordu.
"Yen-chih, on altı yaşındadır ama, henüz nişanlanmamıştır. Bu kız aydaki sarayın perileri gibi güzel olduğu için, yeşim taşı gibi temiz bir erkeğe lâyıktır. Namuslu bir ailenin kızıdır. Böyle bir kız, koca bulamayacağım diye niçin korksun? İşte bu kız da evlenmeyi düşünüyor, kendisine uygun bir adam arıyor. Bu düşünce onun düşlerine varıncaya dek giriyor. Bir sevgili bulmak özlemi, onu en sonunda hasta ediyor, bu kaygıları yüzünden birçok kötü insanı da kendisine çekiyor....