Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Curnalcilikten Teşkilatı Mahsusa`ya

Orhan Koloğlu

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Osmanlı Devleti'nin 16. yüzyılda bütün Orta Avrupa ve Balkanlar ile Ortadoğu, Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika'ya hâkim olduğu aşamada İslam'a bağlılığını asla dışlamadığı malumdur. Ancak zorlayıcı bir ihtida politikasına da asla başvurulmamıştır. Kemal Karpat'ın hesabıyla altmıştan fazla dil ve din farkı gösteren cemaati yönetimi altına alan Devlet'in örfi yasalara (yerel geleneklere) İslami kurallar kadar değer verdiği bilinir.
Kanuni'nin şeyhülislamlarından Ebussuud Efendi "İslam'ı öğretmek için olmadıkça yabancı dil öğrenimini yasaklayan" bir fetva vermiş olduğu için Avrupalılarla temaslarda Hristiyan kökenli tercümanlardan başkası (Rum ve Ermeni) kullanılamıyordu. Dolayısıyla Avrupalıların Osmanlı toplumu hakkında çok geniş bir kaynaktan, yerinden ve yerli elemanlardan bilgi toplama mekanizmasına (İntelligence kavramı ile anlatılır) karşılık, Osmanlı sadece iç yapıya yönelik bir istihbarat örgütünün sahibi durumdaydı.
Reklam
“Kisiyi dil kiymetlendirir ve kisi onunla mutluluk bulur, kisiyi dil kiymetten dusurur ve dili yuzunden basi gider. Sozune dikkat et ki basin gitmesin, dilini tut ki, disin kirilmasin ...”
Talat Bey'in kullanımıyla çok etkili bir haberleşme aracı haline gelen telgrafın, daha sonra Teşkilatı Mahsusa tarafından da yoğun şekilde kullandığını İngiliz gizli raporları da onaylıyor. Birinci Dünya Savaşı başlamadan kısa süre önce hükümetine gönderdiği raporunda İngiltere'ni İstanbul Büyükelçisi Osmanlı Telgraf İdaresi'ni "İngiliz aleyhtarı propaganda yuvası" diye niteler.
Teşkilatı Mahsusa'nın sağlayamadığı başarıyı Halil Kut Paşa, kendi komutasındaki 3 bin kişilik 6. Ordu'yla 29 Nisan 1916'da Kut'ül Amare'de 12 bin kişilik İngiliz ordusunu esir ederek sağlar. Bunun üzerine yeniden, Nuri Paşa ve Rauf Bey yönetiminde bir Teşkilatı Mahsusa birliği savaşta tarafsız olan İran ve Afganistan'a giderek burada yerli kuvvetlerden oluşturulan birliklerle İngilizleri arkadan vurmayı dener. Limon von Sanders'e göre bu macera, Güney Irak'taki Türk yenilgisinin nedenlerinden biri oldu. Bağdat'ın korumasız bırakılmasını fırsat bilen İngilizler kolaylıkla bu önemli merkezi ele geçirip sadece Kut'ül Amare'nin intikamını almakla yetinmez, Irak cephesinde Osmanlı etkinliğini de yok ederler.
Alman istihbaratının çok kapsamlı çalıştığı ve Enver'in çevresindeki subayları tam tetkik ederek kendilerine bağlı bir kadronun oluşması için özen gösterdiği fark edilir. Bunun en ilginç örneğine Otto C. Artbauer'in Libya Savaşı'na katılan subayları değerlendirişinde rastlıyoruz. Bu subayların en önde geleni olmamasına karşılık Mustafa Kemal'i şöyle tanıtır: "Bir Alman ya da Fransız aydını etkisi yaratıyor. Napoléon'dan bu yana her dilde bütün savaş öykülerini biliyor. Kolay etkilenmeyen bir itidali ve hayret uyandıran bir basireti var. Derne komutanı olarak gelişinden beri İtalyanların her türlü saldırısına karşı savaş planları yapmakla uğraştı. Tam bir Fabius Cunctator'dur ki, diğerlerinin aşırı hızlı olduğu yerde frenleyicidir. Kara, sivri sakalını karıştırır ve (savaşta bile elinden bırakmadığı) bastonunu havada döndürürken 'askerin ilk görevi sükûnet olmalıdır' diyor." Fabius Cunctato Romalı bir komutan ve devlet adamıdır. Kartaca Savaşları'nda Anibal'e karşı uyguladığı oyalama ve yıpratma taktikleriyle ordusunun toparlanmasını ve Roma'da zaman kazandırmayı sağlamıştır.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.