Kentimize gelince sevinçten hoplayıp oturuyor ve sağa ve sola bakıyordum.
Koridor kısmında oturduğum için pencereden dışarı bakmak için ister istemez süslü kadını dokunuyordum.
Süslü kadın dokunduğum yerlerini uzun uzun silkeliyordu eliyle.
Bir oğlan devrimci tutuklu kıza.
“Seninle arkadaş olmak istiyorum,
devrimci kızlarda sevmez mi?”
Devrimci kız”Bunlara ayıracak zamanım yok,devrimci kızlarda sever.
elbet.Ama şimdi bunları düşünmüyorum.”
Devrimci kız;hoşlanmıyor, uzaklaşıyordu.Sevgi onun için alay edilmeyecek kadar kutsaldı.
Devrimci kızın damarlarında akmaya çalışan şey bir sıvı değil,peltesi.Kolundaki serum iğnesini çekti bayıldı.Altmış altı gün oldu.Beyin isyan etti.Yapılanları anlamıyordu.
Cezaevine geldiğinde;karlar kalktıkta sonra çıkan ilk kır çiçekleri kadar güzeldi.Şu anda duymuyor,konuşmuyor,görmüyordu.
ama bir güzellik seli gibi akıyordu.Bir ak güvercin gibi göklere,ta yukarılara
Patron Emekçi kadınla evlere paket içinde esrar gönderiyormuş.Kadın bunu polis yakaladığı zaman öğrendi.
Suç emekçi kadının üzerinde kaldı.
Oniki yıl ceza aldı.
Afrikalı çocuklar,hiç doymamış karınlarına girecek bir lokma ekmek bekliyorlardı bir yerlerden.Ve Tanrı o sıcağın ortasına uzanmayacak kadar.
terk etmişti onları.Ve yeterki bir gün.
bile olsun tok batsında güneş.
Eve geldim. Mapus da iken annem babam geldiklerinde onları iyi ve sağlıklı göstermek için hep gülerdim.
Eve gelince gözümün suyu çekilinceye kadar ağladım.İçimi boşalttım.Mapushanedeki tüm arkadaşlarıma mektup yazdım.Onlarda bana mektup gönderiyorlardı.