Kuşkusuz benim kendimde de tökezleyen bir şey vardı, hatta iyiden iyiye aksayan, tökezleyen bir şey. O zamana kadar pırıl pırıl, temiz bir dünyada yaşamış, bir çeşit Habil yaşamı sürmüştüm. Oysa şimdi “Kabil” olup çıkmıştım adeta, işte öylesine derin bir uçuruma yuvarlanmış, batağa saplanmıştım.