Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Devrim Tarihi ve Toplumbilim Açısından Atatürk

Emre Kongar

Devrim Tarihi ve Toplumbilim Açısından Atatürk Gönderileri

Devrim Tarihi ve Toplumbilim Açısından Atatürk kitaplarını, Devrim Tarihi ve Toplumbilim Açısından Atatürk sözleri ve alıntılarını, Devrim Tarihi ve Toplumbilim Açısından Atatürk yazarlarını, Devrim Tarihi ve Toplumbilim Açısından Atatürk yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
«Cumhuriyetin onikinci yıldönümü için bir sıra dövizler hazırlanmıştı. Bunlar içinde şöyleleri vardı: “Atatürk bizim en büyüğümüzdür”, “Atatürk bu milletin en yücesidir”, “Türk Milleti asırlardır bağrından bir Mustafa Kemal çıkardı”. Listeyi dikkatle gözden geçirdi. Bunlar ve bunlara benzeyenleri çizdi. Hepsinin yerine şunu yazdı: “Atatürk bizden biridir…”»
Sayfa 180
“Ben her şey değilim, ben hiçim. Ben hiç olurdum, eğer bu millet bana böyle inanmasaydı…”
Sayfa 179 - M. Kemal Atatürk
Reklam
“Bırak şunu bunu… Ne Mustafa Kemal, ne Cumhurbaşkanı… İkimiz de Türk; ikimiz de efe. Sen beni bilmiyorsun, ben seni. Dağda karşılaştık; benden korkar mısın, korkmaz mısın?” Seymen karşılık verdi: “Sayende düşmandan korkmadık ki, senden korkalım…” Hepimiz karşılığı beğenmiştik; karşılık Atatürk’ün hoşuna gitmemişti. “Düşmandan tabii korkmayacaksın. Düşman bir başka Türk değil ki, korkasın.”
Sayfa 179
«Bana insanlar üstünde bir doğuş atfetmeye kalkışmayınız. Benim doğuşumdaki tek fevkaladelik, Türk olarak dünyaya gelmiş olmamdır.»
Sayfa 177 - M. Kemal Atatürk
«Muhtar Bey (şakacı bir adam olan İngiliz Muhtar) kadehini kaldırıyor: "Yaşasın Başkomutan!" “Niye Mustafa Kemal demiyorsun da, Başkomutan diyorsun?" Muhtar Bey, üstü kapalı bir davranışla: "Hele" diyor, "ne olur ne olmaz, daha uzun süre şu Başkomutanlık üzerinde kalsın!" Şakalaşıp duran Gazi, kartallaşıyor: “Vay, sen beni Başkomutanlıktan mı kuvvet alır zannediyorsun? (Sesini tabiileştirerek ) Dinle bak öyleyse, sana bir hatıra anlatayım: Hani ben Erzurum'da ordu müfettişliği nişanlarını yakamdan atarak 'ferdi millet' kalmıştım ya? O zamana kadar emirlerimi dinleyen komutan (ismini söyleyecekti, söylemedi) ondan sonra verdiğim emirleri dinlememeye başlamasın mı? Makamına gittim: “Paşa, paşa" dedim, "size o emirleri bu yakadaki yıldızlar vermiyor, Mustafa Kemal veriyordu, o yine karşınızdadır, yazınız!” Yazdı. Emir gideceği yere gitti. Fakat çıktıktan sonra aklıma gelmişti. Ya komutan düğmeye basıp da, "Posta, bunu dışarı çıkarınız!” deseydi?.. Sesi yine heybetleşerek: "Fakat diyemezdi. Muhtar, karşısında Mustafa Kemal vardı, diyemezdi." Muhtar Bey kadehini kaldırarak yürekten bağırıyor: “Yaşasın Mustafa Kemal!” »
Sayfa 174 - İsmail Habip Sevük’ün anılarından
«Japon Veliahdı gelmişti. Muazzam ve mükellef bir ziyafet sofrasındaydılar. Atatürk bir aralık Japon tarihinden söz açtı ve bir meydan muharebesini anlattı. Japon veliahdı hayret etmişti. Atatürk, tarihten mitolojiye geçti. Ve yine Japon mitolojisinden konuştu. Veliahdın ağzı açık kalmıştı. Söz edebiyata intikal etti. Gazi, "Japon şiirinin dünya edebiyatında çok büyük yeri vardır" diyerek meşhur Japon şairlerinden mısralar okudu. Veliaht, o gece Gazi'nin söylediklerini bilmiyordu, ilk defa ondan duyuyor ve öğreniyordu. "Bunları nereden biliyorsunuz?" diye soramazdı. Fakat Atatürk’ün bilgi ve hafızasına hayran kalmış, onun esiri olmuştu. Atatürk hep böyleydi. Herkesi kendine esir ederdi. Her şeyi planlıydı. O, bütün bunları, Veliaht gelmeden on gün önce tercümeler yaptırararak öğrenmiş, Japon veliahdına bu dersi vermeyi ve kendine hayran bırakmayı kurmuştu.»
Sayfa 168
Reklam
«Zaten Atatürk’ün çiftlikleri denilen şeyler Türk’ündü. Çünkü Atatürk Türk’tü. O, bütün varlığını Türklüğe veren eşsiz bir insandı.»
Sayfa 157 - Atatürk Orman Çiftliği’ni hazineye devretmesi üzerine
Gezilerinde olsun, köşkte olsun yiğit Mehmetçiklerden birkaçını yanına çağırarak güreştirir, Türk gücünün nelere yettiğini gözleriyle görmek isterdi. Hatta yanında bulunan çok sevdiklerini, bu Mehmetçiklerle –istemeseler bile– güreş tutuşturur, onların hırpalanışını hazla seyrederdi. Birkaç keresinde Mehmetçikleri kendisiyle güreşe davet etmiş, fakat hiçbiri, “Senin sırtını yedi düvel yere getiremedi, biz mi getireceğiz” diye güreşe yanaşmamışlardı.
Sayfa 153
“Düşman siperlerine bakmak!” Bu, hiç kolay değildi. Düşman, ateşten göz açtırmazdı. “O”, bu “göz açtırmayan ateş”e “gözlerini kırpmadan” bakardı.
Sayfa 140 - Mahmut Yesari, Atatürk’ü anlatıyor
Onu tedavi eden ünlü hekim Mim Kemal, cesaretini kastederek, hastalığı sırasında «Ölüm ondan korktu» demiştir.
Sayfa 139
55 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.