Amerikalılar, "dinlerini oyun ve eğlenceye (pragmatizm) dönüştürmekle: Türkler de "inandık" deyip, denenmeden (dinden) kurtulduklarını sanmaları ile, dünya hayatı ile aldatılma" ortak paydasında, "muhafazakarlıkta" birleşmektedirler!
İslam toplumları, kendi modernitelerini yaratamadılar. 17. yüzyıldan itibaren Batı'nın yarattığı modernitenin peşinden dünyanın diğer yarısı ile birlikte onu tarihin ve insanlığın sonu sayarak ve sanarak sürüklenmekteler.
Zamanın sahibi Allah'tır. Allah tarihin tüm yelpazesindedir. Allah hesaba katılmaksızın tarih yapılamaz. Bu dünyanın bir sahibi vardır. Size düşen her ne şartta olursa olsun kötülüğe ve zulme direnmek, hak ve adaleti yükseltmek ve ister şehirde, ister dağda daima "O'nun ile olmak"tır....
İslam, her türlü insanlık durumunda hangi ilkelerle hareket edileceğinin bir toplamı ise; iktidar durumundaki ilke, adaletin ikame edilmesi; işgal, tecavüz ve saldırı durumunda ise, zulme karşı direniştir.
Zulmün ve kötülüğün inşa ettiği bir dünyaya yıllar sonra tekrar dönüldüğünde, yeni hayatın atardamarlarına girerek içten içe bir uyanış hareketi başlatmak gerekir. Dünya kötülere, zalimlere bırakılamaz. Şehirler sonsuza kadar da terkedilemez.