Belli kesimlerde korkunç bir servet birikimi var iken uçsuz bucaksız çöllerde bir lokmaya muhtaç milyonlar yaşamaktadır. Birileri konfor içinde yaşayıp patlayıncaya kadar tıkınarak ölürken diğerleri açlık ve hastalıktan telef olmaktadır. Geçiçi "insanı yardım" maskaralıklarını bir kenara bırakıp Müslüman topluluklarımızda adil bir gelir dağılımı sistemi kurmamız, herkesin milli gelirden eşit pay almasını sağlamamız nasıl mümkün olacaktır? Fakir zengin arasındaki bu devasa uçurumu nasıl kapatabiliriz? Baksanıza dünyanın en zenginleri de bizde, en fakirleri de!
Gerçek şu ki yeni sorunların çözümüne, geçmişteki sorunlar üzerinde içtihat yapılarak ulaşılamaz. Yapılması gereken şey, o sorunları aşarak ilerlemeye engel hale getirmemektir.
Bizde adalet eşitlik toplum devlet ilişkişi Gazali dönemine kadar ılıman devam ederken Gazali ile birlikte durum değişmiş olup
Tek bir sultana itaat etme, hatta bu kimse İslam toplumuna; tek bir sultana itaat etme, hatta bu sultan idareyi zorbalık yoluyla ele geçirmiş olsa bile ona isyan etmeme ve tek bir mezhebe, yani gerek insan gerek doğa üzerinde mutlak bir şekilde ilahi idarenin hakim olduğunu savunarak mevcut yönetimi destekleyen eş’ari Mezhebine bağlanma çağrısı yapmış, topluma yeni bir ideoloji olarak; sabır, kanaat, tevazu, tevekkül, rıza, züht gibi kavramlar temelinde geliştirilmiş bir teslimiyet ideolojisi olarak tasavvufu sunmuşlardır. Böylece eş’arilik ve tasavvuf arası ilişki modern döneme kadar devam etmiştir. (Hasan Hanefi)
- " (…) Muhammed ÂBİD EL CABİRİ:
"İnsan aslında yarım yamalak bildiği bir şeyi tam olarak bildiğini ve o konuda öğrenecek bir şeyi olmadığını düşündüğü zaman değerlendirmeleri abartılı olur..."