Evet, Dost buydu. Şahsî endîşeler, alâkalar, çeşitli dünya boğuntu ve ihtirasları içine sıkışıp kalmış insanoğluna, hayâtın dili ile seslenerek uyanmaya çağırıyor, böylece de, menfî taraflarını silkeleyip dökmeye teşvik ve dâvet ediyordu.
Târihi adım adım gerilere doğru tâkip edebildiğimiz ölçüde elimize geçen çizgiler, her devirde beşeriyetin duyduğu mâneviyat ihtiyâcı ve kendi kendini arama susuzluğudur. Onun için de insanoğlu, bu rûhî ve mânevî ihtiyâç ve iştiyâkını tatmin yolunda, bilerek bilmeyerek, devirler boyu mesâfe katedip durmuştur. Kendi hakîkatini, dünyâya geliş ve gidiş mâcerâsının sırlarını çözmeden huzur bulamayacağının şuûruna doğru ilerledikçe de, ancak bir rehberin tuttuğu ışıkla, içindeki gizlilikleri görerek, ayıklanması gereken hayvânî duyguları temizleyip yerlerine insânî vasıfların gelebileceğine inanmıştır.
"Sen bir kul olduğun halde, evladının terbiyesini düşünürsün de, Allah, kullarının hayrı için neler yapmaz? Senin iyi gördüğün şeyler içinde ne kötülükler, kötü gördüğün şeyler içinde de ne iyilikler vardır. Haydi güle güle kızım!"