Çünkü Efendimiz, inanan bir insan için asla tarihte yaşayıp gitmiş, tatlı bir hatıraya dönüşmüş, efsanevi bir kişilik kazanarak hayatın dışına itilmiş biri değildir; olmamalıdır da...
Dilin Salavâtı: Efendimiz (s.a.v)'in adı anıldığında her türlü ihtiram ve edeple anılması, O'nun şanına yakışacak ifadeler kullanılmasıdır.
Aklın Salavâtı: Aklı O'nun hizmetine verip sahabi hasbiliğinde bir zihin geliştirerek, şüphe ve tereddütlere kapıları kapatarak mutlak bir teslimiyet gösterilmesidir.
Kalbin Salavâtı: Yüreğe O'ndan başkasını konuk etmemek, gönül tahtında tartışılmaz sultan olarak O'nu bilmek, mirasına karşı yürekte en ufak bir tatminsizlik taşınmamasıdır.
Bedenin Salavâtı: Hayatı O'nun gösterdiği gibi yaşamak, hayatın her alanında ve anında O'nun rehberliğine müracaat ederek yürünmesidir.
Ailenin Salavâtı: Evde O'nu hakem tayin etmek, aileyi O'nun cihana bıraktığı mesajlar çerçevesinde diri tutmaya çalışmaktır.
Toplumun Salavâtı: Efendimiz (s.a.v)'in mirasına sahip çıkmak, O'nun risalet davasına destek olmak, topluca O'nun emanetlerini, miraslarını korumaya çalışmak ve gereklerini yerine getirmektir.