Yüzümüzün gerisinde 44 kas çalışıyor. Her bir kasın her bir hareketi, ayrı bir yüz ifadesinin bileşenini oluşturuyor. Yüzdeki her kas hareketi belirli bir "anlam" taşıyor, bilinen bir mesaj gönderiyor.
Hakîm ve Rahîm olan Rabbimizin dokunma denilen duyumuza yüklediği bu hikmetleri gördükçe, insanın meşhur bir sözü tersine çeviresi geliyor doğrusu:
Bir dokun ki, bin ah işitme!
Koku: Ruhtan Ruha Rayına
Dostum birden soruverdi:
"Bir insanın mutlu olduğu nasıl anlaşılır?"
"Bilmem... Belki, gözlerinin parlaklığından, neşesinden, bel' ki yüzüne vuran iç aydınlığından."
Dostum hepsini kabul eden ama yeterli bulmayan bir el işareti yaptı:"Bunlar doğrudur. Mutluluk saklanamaz- Mutluluk insanın içinden sızar, bir yerlere girer, orayı değiştirir. Bir de kokusu vardır. Bilir misin, mutluluk kokar."
" Mutluluğun kokusu mu?"
Doğrusu duymamıştım. Dostum anlayışla baktı:
"Doğrudur, duymamışsındır. insanlar pek fark etmezler. Oysa, her ruh halinin kendine özgü bir kokusu vardır. Eğer insanlar koku duygularını kaybetmeselerdi, bunları da bilirlerdi. Ama birçokşey gibi bunu da kaybettiler."
Miami Üniversitesi Dokunma Araştırmaları Enstitüsü direktörü Tıffany Field'in anlattıkları ise, dokunmanın, beşikten mezara kadar hayatımızın her evresinde onarıcı etkilerinin olduğunu açıkça ortaya koyuyor. "Sokaklarda görmeye alıştığımız saldırganlığın çoğunun temelinde, yeterince dokunulmamak var" diyor Field. Öğrenciler ve öğretmenler arasındaki sırtını sıvazlamak, başını okşamak gibi temaslar azaldıkça, okullarda saldırgan davranışların arttığına dikkat çekiyor.
Elin Halleri
Bir bebek... Dünyadaki ilk çığlığının ardından nefes nefese tutunacak bir yer arıyor. Avuçlarına dokunan herşeyi hiç tereddütsüz kavrıyor, tutuyor, sarıyor. Dünyaya elleriyle tutunuyor.
Tebessüm etmek, somurtmaktan daha kolaydır ve daha az enerji gerektirir. Bir tebessüm için 17 yüz kasının gerilmesi gerekirken, somurtmuş bir yüzde 43 kas gergin durmak zorundadır.
Araştırmacılar altı temel yüz ifadesi tanımlıyorlar: kızgın, korkulu, hüzünlü, tiksintili,şaşkın ve mutlu. Bu temel yüz ifadeleri dünyanın her yerinde aynı. Her kültürde rahatlıkla okunabiliyor.
•İnsan yüzünün alabileceği muhtemel farklışekiller, kâinattaki atomaltı parçacıkların sayısından çok daha fazla.
Dudaklarımızla söylediklerimiz, yüzümüzle söylediklerimizin yanında öylesine yetersiz kalıyor ki. Bu yüzden dudaklarımızın değdiği yerde, dilimizin uzandığı yerde yüzümüzün en çarpıcı ifadesi inşa olunur: tebessüm.
Tebessüm yüzün bütün detaylarının gelip durulduğu bir ifade gölüdür; yüzün bütün detaylarını aydınlatan tarifsiz bir güneş gibidir. Dudakların ucundan başlayıp göz kenarlarına kadar yüzün yüzeyini biçimlendiren tebessüm, gözlerin derin bakışından içeriye doğru derinleşir, bakışı derinleştirir.
Tababetin ilk ve vazgeçilmez pratiği 'palpasyon' ve 'perküsyon,' yani dokunmanın teknikleri her tıp öğrencisine iyiden iyiye belletiliyor.
Öte yandan, dokunmanın ilim dünyasında yeni yeni fark edilen başkaca hikmetleri var ki, bunlar üzerinden, 'hands-on', yani 'el teması' tedavileri geliştiriliyor şimdilerde. Refleksolojiden biyoenerjiye kadar uzanan onlarca alternatif tedavide elle dokunmanın şifalı etkisi gündeme geliyor. Örneğin, The Alchemy ofLove and Lust [Aşkın ve Arzunun Simyası] adlı kitabın yazarı Theresa L. Crenslaw, modern insanın 'dokunma açlığı'ndan söz açıyor. Dokunma açlığının bedelini insanlar depresyon, stres, kaygı ve hatta fiziksel rahatsızlıklarla ödüyorlar. Ki, dokunma yoksunluğunda kaybettiklerimiz, dokunmayla kazandıklarımız konusunda az da olsa bir fikir veriyor.