Türkler her güçlüğe, itiraz etmeden tahammüle çalışır. Öyle ki, ıstırap içinde, aldıkları yaralardan kıvranırken, yanlarına yaklaştığımda derhal seslerini kesiyorlar ve en fazla, için için "aman aman" diye inliyorlardı. Gıdaları çok zayıftı. Pirinç ve etli bir yemek gördüklerinde cephede bayram ediyorlardı. Halbuki genellikle gıdaları birkaç zeytin ve bir somun ekmek oluyordu. Fakat Türklerin, içinde bulunduğu feci şartlardan dolayı şikâyet ettiğini hiç görmedim.
Bir gün, içinde pek yavan çorba bulunan büyük bir ten- cerenin çevresine çömelmiş, ellerinde kaşıkları ile, ekmeklerini katık yapmaya çalışıyorlardı. Yanlarına yaklaştım ve onları bir an minnetle süzdükten sonra, kırık dökük Türkçemle sordum: "İyi mi?" Teker teker, ama hep birlikte bo- yun bükerek cevap verdiler: "Eyi Bey! Eyi Paşam! Milletimiz zeval görmesin."
Şikâyet yoktu!...
Kaynak:
Üzerinize bir felaket gibi çöken kitaplar gerek. Bir kitap, içinizdeki donmuş değerleri parçalayarak bir balta olmalıdır. İnsanı ısıran ve sokan kitaplar okumalıyız. Okuduğumuz kitap bir yumruk indirerek bizi uyandırmıyorsa ne işe yarar!