Her toplumsal yapıda olduğu gibi, tekelci kapitalizmin egemenliği koşullarında da üretim ilişkileri ile üretim güçleri arasında ancak nitel bir sıçramayla aşılabilecek bir uçurum doğmuşsa ve egemen sınıfın sıçramayı reformcu yoldan gerçekleştirecek manevra alanı yoksa, şiddetin ebelik edeceği bir dönem nesnel zorunluluktur. Devrim bunu olumlusundan kalıcı olarak çözer. Faşizm ise karşı şiddetle, finans-kapitalin açık diktatörlüğü altında geçici olarak olumsuzundan gidermeye çalışır.
TKP yönetimi yıllar yılı Türkiye’de faşizmi MHP’yle sınırlı gösteren belgiler kullanıyordu. Bu durum Türkiye koşullarında asıl olası olanı, faşizmin ordu eliyle getirilebileceğini gözlerden saklıyordu. Böylece oportünizm 12 Eylül darbesinin toplumsal-psikolojik ortamının hazırlanmasına yardım etmiş oldu.
Faşizm hangi ülkede olursa olsun önce mutlaka çürümeyi örgütler. Başka türlüsü düşünülemez. Devrimci durum, toplumsal kaos, anarşi, ekonomik bunalım, maddi değerlerin yıkımı dönemidir.
Tarihteki tüm örneklerinde faşist diktatörlükler, ekonomik olanakları dar ülkelerde ortaya çıkmıştır. Örneğin Almanya ve İtalya o tarihlerde Rusya’nın ardından “ikinci zayıf halkalar” olarak adlandırılıyordu. Bunlar son emperyalistleşen ülkelerdi.