Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Filolojinin Oluşumu

Süheyla Bayrav

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Filologların önem verdikleri bir başka konu da, belli bir parçanın intihal olup olmayışıdır. Ortaçağ’da intihal kavramı yoktu. Yazılı metne bir özerklik, kendi başına bir varolma hakkı tanınırdı. Onu, her isteyen istediği yere, kendi eserine yerleştirebilirdi. Yazılmış metin, adeta, toplumun malı olurdu. Yazar, başka metinlerden aynen ya da biraz değiştirerek aldığı kısımları kopya etmekte bir sakınca görmezdi.
Sayfa 142
Bir dildeki birimlerin her birinin başka bir dilde tek kelime ya da deyimle karşılanamayacağı düşünülürse, söz­lük hiçbir zaman bakışımlı listeler halinde ortaya çıkmaz. Az ya da çok, üst-dile baş vurmak zorundadır.
Reklam
Filolojik eleştiri, kutsal ki­taplardan düzmece parçaları, tarih kitaplarında gerçek olay­lara karışan menkıbeleri, hukuk kitaplarında temel metne eklenen şerhleri ayırmak amacıyla girişilen çalışmalarla baş­lar. Ortaçağ'da bir metin kopya edilirken, bu metne başkala­rının öne sürdüğü görüşler, açıklamalar (glose) katılır, temel metin ile açıklamaları birbirinden ayıracak bir işaret kullan­mamakta sakınca görülmezdi. Hümanistler eklenen parçala­rı, filolojik ölçütlere dayanarak atıp arı metni saptamaya ça­lışmışlardır.
Latincenin zamanla değiştiğini yakından izlemelerine karşın, Hümanistler dilbilimine katkıda bulunmadılar;(27) baş­ka bir" deyişle tarihsel görüşe varacakları beklenirse de bu hamleyi yapamadılar. Ortaçağ'ın tutumunu sürdürdüler. Ta­rihsel gramer anlayışına varmadılar, ama, filoloji açısından, başarılı çalışmalardan da geri kalmadılar. Bunların başında, yukarıda da belirttiğimiz gibi, metinleri arayıp toplamaları ve bunları çoğaltmaları gelir. (27) Rönesans, birçok konuda Ortaçağ'ın görüşlerini sürdürür. Orta­çağ'da üç dilin (İbranice, Yunanca, Latince) Tevrat, İnciller, Aziz Paulus'un Mektupları gibi dinde önem taşıyan metinlerin dili ol­dukları için kutsal sayıldıklarını söyledik. İlk laik üniversite olan College de France başlangıçta aynı üç dilin kürsüleriyle kurulmuş­tu. Bu yüzden College de France'a Üç Dil Koleji de denirdi.
XII. yy. 'ın özelliği, diyalektik derslerin­de, yalnız filozofların metinlerini değil, dinsel metinlerin de incelenmesine yer vermesidir. Laon'lu Anselme, Lombardi­ya'lı Pierre gibi düşünürler, nasları düzene koymaya ve ''ve­cize"lerde toplamaya çalıştılar. Hristiyan dinsel metinleri açık ve seçik ibarelerde özetlenince bazı zıtlıkların varlığı or­taya çıktı. Diyalektik derslerinde bu zıtlıkları çözümlemek, zaman ilerledikçe, en önemli işlem haline geldi.
Dildeki her sözün bir gerçeği adlandır­dığına inanan Gerçekçilere, Guillaume d'Ockam (1270-1347) ve Adcılar, "gerçek olan eşyadır, kavramlar insanların yapıtıdır" diyorlardı.
Reklam
Dil sorununu yeniden tanımlamak dil olgusunun ne ol­duğunu saptamak gerektiğini öne sürer: Bilimde, yöntem ile konu arasındaki ilişkiye değinen bilgin "konunun (objet) ba­kış açısından önce var olıması şöyle dursun; sanki görüş açısı konuyu yaratır" der.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.