… Kuranı Kerim’de ben bir müminin Kalbine tenezzül ederim diyor yani kalptir esas olan. Kainata sığmayan Allah gücüyle bir müminin kalbinde bir duygusallık bir ışık yaratıyor.. Allah dağa tecelli etti, dağ yarıldı ama sadece insan kalbi O’nu kabullendi. Ama aynı zamanda, “Bu insan ne kadar cahildir, zalimdir.”dedi. ‘Cahillik’ ve ‘zalimlik’ birbirine paralel gibi algılanır. Zaten Allah, her müspetin yanında menfiyi de söyler. “Onlar bilmezler” “Onlar bilirler” gibi… Allah, insanın daima iki ciheti olduğunu her an kullarına hatırlatır…
Bir toplumda temel kabuller, yani bir medeniyet tasavvuru olmazsa kaos olur. Herkes tarafından özlenen şey ise 'insani bir ortam'dır. Ama o ortam Ali Ağa'yla veya Veli Bey'le olmaz toplumsal bir mutabakat olacak ki o ortam teessüs etsin (yerleşsin).
Ben iyimserim.
Bu yaşta hayata karamsar nazarlarla bakmak, bize zaten yakışmaz.
Biz, 'ümidin çocuklarıyız'.
Bir de “Allah'ın rahmetinden ümit kesilmez.”
Bunu hiç unutmayalım.
“Kendi varlığınızı düzene geçirmek için tüketim toplumunun size sunduğu spektrum içerisinde yapabildiğiniz kadar yapın.
Varlığınızı onun sunduğu maddi ürünler üzerine inşa etmeyin.
Bir insan olarak bu materyale teslim olmayın!”
Bir sanal dünyada yaşıyoruz...
Amerikan kapitalizmi, hem kapitalist hem de pragmatik kapitalist boyutuyla zihnimizi esir almış vaziyette.
Her şeye bir ihtiyaç kulpu takıyor.
Bunun tipik örneği 'şalvar' ve blue jean' meselesidir.
İkisi de köylü pantolonudur, biri bizim, biri Amerika'nın.
Her ikisi de tarımla uğraşan insanların giydiği giysidir.
Şalvar giyerseniz, 'gerici' olursunuz.
Blue Jean giyerseniz, 'ilerici' olursunuz.
Bu, bütün dünyada böyle...
Ne zamana kadar böyle? 1945 ve sonrasında böyle.