Gönül meselelerine akıl sır ermeyeceğini herkes eninde sonunda öğrenir. Böyle durumlarda aklıyla hareket edenler de en az kalbinin sesini dinleyenler kadar yanılır
Defalarca seher vakitlerinde uyanıp usul usul kıpırdayan perdenin aralığından pencereye bakıp gecenin yavaş yavaş ağardığına şahit olurken söyle bakalım kim vardı aklında?
Koşup seğirtmem, zira zalimin zulmü varsa sevenin de biraz onuru var değil mi? Söyle bakalım sen geldiğin halde beni arayıp sormuyorsan ben niye koşacakmışım egzoz dumanın peşinden? Zaten ben o vakitler Zahireci Kâmil'in dükkanında bira yuvarlamak yerine bu memleketin temeline dinamit koymaya çalışan senin gibi komünistlerin çanına ot tıkamak için hazırlık yapıyordum. Duvarlardaki tarihi kahramanlık resimlerine bakıp bakıp, "Tanrı Türk'ü korusun, Tanrı Türk'ü korusun," diye mırıldanıp dururken bir yandan da Ülkü Ocağı'nın penceresinden kasabanın meydanına bakıp elimdeki şişeden buz gibi Cincibir marka gazoz içiyor olmalıyım.
Belki bir mucize olur, sen de beni seversin diye bekledim. Çünkü senin beni sevmeni beklemekten başka elimden gelen bir şey yoktu. Sanki sen beni sevsen ben bu yeryüzünün kralı olacaktım. Sen eğer beni seversen hemen uzayıp boyumun beş metre falan olacağını sanıyordum. Bir gün bu şehrin bir caddesinin üzerinde, saçımıza başımıza kar taneleri savrulup dururken sen de beni sevdiğini söyledin, fakat benim boyum daha bir milim uzamadan, benim için yapılan taç ustaların elinde şekillenmeden sen bu söylediklerinin hepsini unutuverdin. Benim için yapılan taç o andan itibaren birden bire tenekeye dönüşüverdiğini ben gözlerimle gördüm Heval biliyor musun?
“Defalarca seher vakitlerinde uyanıp usul usul kıpırdayan perdenin aralığından pencereye bakıp gecenin yavaş yavaş ağardığına şahit olurken söyle bakalım kim vardı aklında?”