Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
İlâhî sıfatlara gelince, bunlar bir ölçüde kavranabileceği için birçok âyette ilim, kudret, hayat, kelâm, hikmet, sem‘ (işitme) ve basar (görme) gibi kavramlarla bunlardan bahsedilmiştir. Bununla birlikte Gazzâlî, Allah hakkında kullanılan görme, işitme gibi haberî sıfatlara bakarak bundan Allah’ın insana benzer bir varlık olduğu sonucunun çıkarılmaması gerektiğini özellikle vurgular ve bu şekilde bir tanrı anlayışı taşıyanları “ahmaklar” diye niteler. Antikçağ filozoflarından Ksenofanes, tanrılarını insana benzer varlıklar olarak tasavvur eden Grekleri, “Eğer resim yapmasını bilselerdi, tanrılarını şüphesiz aslan veya boğa biçiminde gösterecek olan öküzlere veya aslanlara benzetmişti.” Tıpkı bunun gibi Gazzâlî de teşbihi andıran Allah tasavvurunu, “Sineğin aklı olsaydı ve ona ‘Seni yaratanın kanadı yok, ayağı yok, uçması yok.’ denilseydi bunu asla kabul etmez; ‘Benim yaratıcım nasıl benden eksik bir varlık olabilir!’ derdi.” ifadeleriyle eleştirmektedir. ***
“Size iki şey bıraktım; onlara tutunduğunuz sürece sapmazsınız: Allah’ın kitabı ve Peygamber’in sünneti.” buyurmuşlardır.. ***
Reklam
"Her kim bildiği ile amel ederse Allah Teâlâ ona bilmediği şeyler hakkında da bilgi ihsan eder.” ***
İslâm medeniyetinde yazılı kültürün ilk örneği Kur’ân-ı Kerîm oldu. Önceleri Kur’an ve hadisler etrafında başlatılan bilgilenme süreci sonraki yüzyıllarda hızla zenginleşti. Öyle ki, Müslümanların –kendi temel inanç ve değerleriyle çelişmeyen dünya kültürlerinden de yararlanarak- üç kıtada ürettikleri ilmî, fikrî, sanatsal birikim ve uygulamalar, sadece Müslüman dünya için değil bütün insanlık için kalıcı sonuçlar doğurdu. İslâmî ilimlerin öğretimi camilerde başladı ve bu uygulama sonraki yüzyıllarda da sürdürüldü. Bunun yanında Asr-ı Saadet’ten itibaren okullar da kuruldu. Sonraları “ders verilen yer” anlamında medrese adını alan okullar, resmî ve özel desteklerle bütün İslâm beldelerinde yayıldı. Bu eğitim kurumlarının o güne kadarki en teşkilatlısı, Gazzâlî’nin de öğrenim gördüğü, İran’ın Horasan bölgesindeki Nîşâbur’da açıldı. ***
Murtaza ez-Zebîdî’nin İhyâu ‘ulûmi’d-dîn’e yazdığı İthâfü’s-sâde adlı şerhte (I, 27) kaydettiği bir bilgiye göre Gazzâlî’nin yazdığı eserler bütün ömrüne bölününce her gününe dört cüz (yaklaşık kırk sayfa) düştüğü tespit edilmiştir.” ***
Meselâ sevgi bahsini işlerken sevmek için önce bilmek gerektiğini anlattıktan sonra, mârifetullaha ulaşanların bu mertebeye iki yoldan ulaştıklarını belirtir. Birincisi Allah hakkındaki bilgiden varlığın bilgisine gitmek olup bu güçlü zihinlerin yoludur. Onlardan birine, “Rabbini ne ile bildin?” diye sorulduğunda “Rabbimi bildim; çünkü eğer mevcut olmasaydı O’nu bilmem imkânsızdı.” şeklinde cevap vermiştir. Görüldüğü gibi bu, Gazzâlî’den beş buçuk asır sene sonra Descartes’ın, “Tanrı var olmasaydı O’nun varlığını düşünmem imkânsız olurdu.” şeklindeki ontolojik deliliyle aynıdır. Gazzâlî bu delili şu ifadelerle açmaktadır: “Bil ki en güçlü ispat yolu, yüce Allah’ın varlığını O’nun dışındakilerin varlığına kanıt yapmaktır. Ama bu zor bir yöntemdir ve bu konuda söylenecekleri anlamak insanlardan çoğunun kavrama kapasitesini aşar.” Anlaşılması daha kolay olan yöntem ise yaratılmışların varlığından hareketle Yaratıcının varlığına götüren (felsefede kozmolojik delil denilen) kanıtlama şeklidir. Gazzâlî, Kur’ân-ı Kerîm’in evren ve ondaki varlık ve olaylar üzerinde düşünüp taşınmaya çağıran birçok âyetinde bu yöntemin kullanıldığını hatırlatır; ardından da bu delillerden bazı örnekler verir ***
Reklam
Gazzâlî’nin en çok ilgilendiği alanlardan olan felsefe İslâm kültürüne “dışarıdan gelme bilgiler” (ulûm-i dahîle) arasında yer alır. ***
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.