Anlamadı diye düşündü Hannah. Ayakta tutmak ve avutmak şimdiye kadar kendisinin görevleri olmuştu. Şimdi yıkılınca herkes ona bakıyor ve ne yapacağını bilemiyordu.
Hannah garaja bitişik odada Paul'ün hafta sonları bahçede çalışırken giydiği eski siyah parkayı sırtına geçirdi. Raftan eldivenleri alırken Paul'ün eve gelip de parkasını giydiğini görünce başlayacak tartışmayı hayal etti. "Senin kendi ceketlerin var." "Ne farkeder ki? Bunu giymiyordun nasıl olsa." Kocasına bunun her nasılsa kendini daha güvencede, daha korunmuş hissettirdiğini, ona ait bir şeyi giymekten hoşlandığını anlatmaya kalkışmayacaktı. Ondan değil de, giyeceklerinden daha çok huzur duyması anlamsızdı -en azından Paul için anlamsız olurdu. Onun giyeceklerinin bir zamanlar paylaştıkları şeyin, onun bir zamanlar olduğu kişinin anıları gibi olduğunu ona asla anlatamazdı. Bunlar hayaletlerin kefenleriydi ve Hannah onlara sarınarak evliliklerinde ölmüş olan şeyi özlerdi.