Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gerçek Tarihin Peşinde

Mustafa Armağan

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
“Bütün ümit kapılarını yüzlerine kapadığımız bir gençlikten farklı bir yüz istemeye yüzümüz olabilir mi?”
Sayfa 119 - timaşKitabı okudu
Böylece 1071 tarihinde gerçekleşen Malazgirt Savaşı, Abbasilerin yıkılışından sonra beliren otorite boşluğunda Güneydoğu Anadolu ve Irak'ta kurulmuş olan bağımsız Kürt emirliklerinin de sonu olacaktı.
Reklam
Mesela İkinci Meşrutiyet'in "tarih darbesi" nden önce yazılmış ve Sultan 2. Abdülhamid döneminde basılmış önemli bir metin olan son vakanüvis Abdurrahman Şeref Bey'in Tarih-i Devlet-i Osmaniye'si (ilk cilt 1891, ikinci cilt 1895'te basılmıştır), calib-i dikkattir ki, çağ tasniflerini bizim alışık olduklarımızdan farklı yapmaktadır. Bu kitapta Osmanlı tarihini "Kuruluş ve hareketlenme", "Uyanış ve kuvvetlenme", "Büyüklük ve işlerin yoluna girmesi", "Duraklama ve bölünme", ve "Yenileşme ve ilerleme" şeklinde bölümlenmiş görmekteyiz. Son bölümün bizim kitaplarımızda "Çöküş" başlığı altında yazılmasına mukabil, Abdurrahman Şeref Bey'in tarihinde "Teceddüd ve terakki" (yenilenme ve ilerleme) başlığı altında zikredilmiş olması ilginç bir manzara ortaya çıkarmaktadır, zira bizim çöküş diye bildiğimiz bir zaman dilimi, o olayın içindeki insanlara hiç de öyle görünmeyebiliyor, tam tersine, bir ilerleme dönemi olarak tasavvur edilebiliyordu.
Hem Osmanlı'nın tek derdi Batı' ya doğru ilerlemek miydi sahiden de? Hiç başka 'derdi' kalmamış mıydı? "Ta Viyana kapılarına kadar dayandık" klişesini dinleyip durduk yıllardır, üstelik Viyana'nın Osmanlı başkentine Van'dan daha yakın olduğunu düşünmeden tekrarladık bu sözü. Niçin "Ta Van'a kadar, ta Bağdat'a kadar, ta Hindistan'daki Goa limanına kadar gittik" demiyoruz da, Viyana'ya kadar gitmeyi en kayda değer marifeti sanıyoruz Osmanlı'nın? Bizim tarihimiz Batı' dan bakılarak yazılmıştır da ondan. Kuruluş ve yükseliş, onları ilgilendirdiği kadarıyla yazılır ve Kanuni Sultan Süleyman adeta onlar 'Muhteşem' dedikleri için büyüktür. Batı karşısında, ancak onlar karşısında başarılı olduğu için büyüktür bir başka deyişle. Çünkü Batılılar, yine tarihin mihveridir, mihenk taşıdır, nireng noktasıdır. Osmanlı kuvvetleri ne zaman ki Garp cephesinde başarısız olmaya başlamıştır, işte o zaman gelsin 'duraklama' dönemi;ne zaman ki savaşlarda yenilgiler peş peşe gelir olmuştur, o zaman gelsin 'gerileme' dönemi;ve ne zaman ki Osmanlı'nın gövdesi Batı' nın müdahaleleriyle kemirilip parçalanmıştır, bölünmüştür, o zaman da gelsin 'çöküş' dönemi. Görüldüğü gibi tamamen Avrupa-Batı coğrafyası ve tarihi kıstas alınarak ve oradan bakılarak yazılmış tek yönlü, tek eksenli ve tek yanlı bir tarih karşısındayız Osmanlı tarihi denilince.
Karacaoğlan
“İncecikten bir kar yağar, tozar Elif Elif diye.”
Sayfa 23 - TİMAŞ YAYINLARI
Tabii o yıllar için "Türk" veya "Kürt" olmanın, ideolojik açıdan bizim zannettiğimizden çok daha önemsiz olduğu açık. Aksi halde Selçuklu ordusunda bulunan Kürt askerler meselesini açıklayamacağımız gibi, Alparslan'ı öldüren Yusuf Bey'in de (Urfalı Mateos'un tarihine bakılırsa) Kürt olmasını da, Alparslan'ın kızını Kürt beyine vermiş olmasını da, kendisinin bir Ermeni kralının kızıyla evlenmesini de açıklayamayız. Çünkü bizler bugünkü zihinsel kategorileri o zamanın bedenine giydirmeye çalışmaktayızdır.
Reklam
..en başta Osmanlı 'nin fütuhat ideolojisini anlamamak üzerine kurulu kısır bir tarih okutuyoruz çocuklarımıza.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.