Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mini Kitap

Germinal

Emile Zola

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
İnsan güçlü olmadığı zaman akıllı olmak zorundadır.
Tanıdık geldi.
Her sabah kalktığında, akşam onun gönlünü kazanma düşleri kuruyordu; sonra, karısının soğuk bakışlarıyla karşılaştığında, onun her hücresiyle kendisini reddettiğini hissettiğinde, elini sürmeye bile çekiniyordu. Sert görünüşünün altına gizlenmiş, tedavisi mümkün olmayan bir acıydı bu, evliliğinde aradığı mutluluğu bulamadığı için içten içe çöken yumuşak tabiatlı bir adamın acısı.
Sayfa 411
Reklam
“Ekmek! Ekmek! Ekmek!” Bir anda tepesi attı ve haykırmakta olan kalabalığa doğru öfkeyle bağırdı: “Ekmekmiş! Ahmaklar sizi, sadece ekmek yeter mi sanıyorsunuz!” Kendisi yemek yiyordu ama çektiği acıları hafifletmiyordu bu. Altüst olmuş aile düzeni, kederle dolu yaşamı bir ölüm hıçkırığı gibi boğazında düğümleniyordu. Sofrada ekmek olduğunda her şey yolunda gitmiyordu. Bu dünyadaki mutluluğun servetin paylaşılmasına bağlı olduğunu hangi budala ileri sürüyordu? Bu boş hayaller peşindeki devrimciler bu düzeni yıkıp bir başkasını kurabilirlerdi, ama herkese payını vererek insanlığa ne mutluluk katabilir, ne de acısını hafifletebilirlerdi. Hatta yeryüzündeki bahtsızlığı daha da artıracaklardı; içgüdülerini rahatça tatmin etmelerine engel olunup, doyurulmamış tutkuların acısıyla baş başa bırakıldıklarında, köpeklere varıncaya kadar bütün canlılar inim inim inleyecekti. Hayır, en iyisi hiç var olmamak, ya da olunacaksa, bu dünyada bir ağaç, bir taş, hatta üzerine basılsa da ezilip zedelenmeyecek bir kum tanesi olarak yer almaktı. Ve şiddetlenen ıstırabı içinde Mösyö Hennebeau’ nun gözleri doldu, sımsıcak gözyaşları yanaklarından aşağı süzüldü. Sokağa akşamın alacakaranlığı çöktüğünde, konağın ön cephesine taşlar yağmaya başladı. Mösyö Hennebeau artık bu aç insanlara kızmıyor, sadece yüreğinde kanayan yaranın öfkesiyle gözyaşları arasında mırıldanmaya devam ediyordu: “Ahmaklar! Ahmaklar!” Ama boş midelerin çığlığı ağır bastı, her şeyi önüne katıp sürükleyen kasırga misali müthiş bir uğultu yükseldi: “Ekmek! Ekmek! Ekmek!”
Sayfa 721 - Can, mini kitap
Bir çokları gibi
Hayır işlerini akıllıca yaptıkları için övünüyor, aldatılmaktan ve kötülük eğilimlerini teşvik etmekten çok korkuyorlardı. Bu yüzden kimseye asla para yardımında bulunmazlardı; bir kaç metelik verdikleri bile görülmemiştir, çünkü eline üç kuruş geçen bir yoksulun onu hemen bir içkiye yatırdığı bilinen bir gerçektir. Dolayısı ile sadakalarını hep eşya olarak verirler, özellikle de kış aylarında, muhtaç çocukları sıcak tutacak giysiler dağıtırlardı.
Sayfa 191
Herkesin bildiği bir gerçek vardı: Bir madencinin, borcunu ertelemek istediğinde, kızını ya da karısını Maigrat'ya yollamayın başka çaresi kalmazdı; kadının güzel ya da çirkin olması önemli değildi, yeter ki adamı memnun etsindi.
Sayfa 187
Gırtlağını temizledikten sonra simsiyah tükürdü. " Bu kan mı ?" diye sormaya cesaret etti Étienne. Bonnemort ağzını elinin tersiyle yavaşça sildi. " Kömür... İçimde beni ömrümün sonuna kadar ısıtacak Kömür var. Üstelik beş yıldır aşağı inmiyorum. Sanırım farkında olmadan kömürü içimde depolamışım. Olsun ! Vücudu koruyor !"
Sayfa 26 - Can, mini kitap
Reklam
Gözleri yavaş yavaş karanlığa alışan genç adam,onun henüz beyaz ve fakirlikten solmuş yüzüne bakıyordu; yaşını anlayamıyor,kız ona o kadar narin gözüküyordu ki,onu ancak on iki yaşında tahmin ediyordu.Buna karşın,kızın daha büyük olduğunu hissediyor,serbest tavırlarından sıkılıyordu.Kız hoşuna gitmiyordu,başlığının altındaki soluk çehresi ile onu fazla küçük buluyordu.Fakat bu küçüğün kuvveti,becerikliliği ve soğukkanlılığı onu şaşırtıyordu.Süratle küreğini çalıştırarak,arabasını ondan önce dolduruveriyor,sonra alçak kayalıkların altından rahatça geçerek,hiç bir yere takılmadan boşalyıp dönüyordu.Etıenne ise kan ter içinde didiniyor,arabasını yoldan çıkarıyor,takılıp kalıyordu.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.