Zorlu bir hayattayız. İçimizdeki nefsi çıkarmak mümkün değil. Kalp, imanı tasdik edici, dil ikrar edici iken, insanın nefs-i emmåresi kendinin küfür ve inkârında ısrar eder. Allah Teala'nın emirlerine uymayı hiç istemez. Hep hükmetmek, başkan olmak ister. Bu yüzden de kimseye itaatkâr olmaz. Hep, "ben" der. Bu nedenle nefse düşmanlık makbuldür. Yaratılışımızın, halife olmamızın sebebidir. Çünkü Allah'ın (c.c] düşmanı senin içindedir. Dış düşman bir güçte ise iç düşman bin güçtedir. Nefsimizi sökmek mümkün olsa kadrimizi, kıymetimizi kaybederiz. Zira kadrimiz, kıymetimiz, onunla harbedip o nefsi Allah'a (c.c) götürmekle yükselir.
rızık Allah’ın ilahi taksimidir. çalışmaya yönelmek o tızkın anahtarı, kapısıdır. ne zenginlik gayretin sonudur ne de fakirlik gayretsizliğin neticesidir.
"Eûzü billâhi" mübarek sözü, yaratılmıştan yarata na, varlık olan mümkinattan vâcibü'l-vücûda yükselme yoludur. Allah'a [c.c] yönelme, O'nun azametine sığın madır. Yaralının hastahaneye koştuğu gibi; ümitsizin, borçlunun bir kimseden yardım istediği gibi, kul, bu melun şeytandan Allah'a [c.c] sığınmadıkça şerrinden kurtulması mümkün değildir. Bunun için de insanın, her şeyden müstağni olan Hakk'ın varlığına muhtaç olduğunu bilmesi gerekir. Zira milyonlar cihetle Allah'a [c.c] muhtacız. Oysa biz hiç muhtaç değilmişiz gibi yaşıyo- ruz. Onun için de şeytan vücudumuzda envai türlü film çeviriyor, imanımızı almaya çalışıyor.