İnsanoğlu, günlük hayatını sürdürmek üzere birtakım temel maddi kaynaklara muhtaç olduğu gibi, yaratılış gereği manevi açıdan da doyurulma ihtiyacı hisseder. Ruhun terbiye edilip belirli bir seviyeye getirilmesi, kişinin tek başına yapabileceği bir iş değildir. Her insan, yanlışıyla doğrusuyla hayat sahnesinde bir var olma mücadelesi verirken, kimi zaman dünya uğraşlarından kurtulup biraz da gönlünü sesini dinlemek ister. İşte o anda akıl hâkimiyetini bırakır, gönül devreye giren. Farklı zaman dilimlerinde yaşamış manevi söz elçileri, insanı insan yapan temel değerleri hatırlatma vazifesi üstlenirken, bunu ifadede en tesirli vasıta olarak edebiyatı seçmişlerdir.