Cam arkasından açık havaya, gördüğü halde kavuşamayan, çırpınıp vızlayan bir sineğe benzettiğim kendimi, o cam birdenbire yok oluvermişçesine şeffaf zindanımdan tekrar kurtulmuş bulunacaktım; gırtlağıma kadar sergüzeşte batacakmışım.
Zaten en büyük ihtiyacım ağlamak... Susamış, acıkmış gibi ağlama ihtiyacı duymaktayım. Gözlerim ağlayamamaktan yanıyor, bebekleri kazınıyor... Gırtlağın yanması, midenin kazınması gibi bir şey... Tıpkı susuzluk ve açlık!