Ölümüne dövüşüyorduk. Ya onlar ya ben.
Sonra kendimi bile şaşırtarak asamın ucundaki bıçağı çıkardım. Bu bilinçli bir karar değildi. İçgüdüsel olarak ölmemeye karar vermiştim. Burada değil. Şimdi değil.
Başını kaldırıp yaşlı gözlerle bana bakarken yüzünde acı ve umutsuzluk dolu bir ifade vardı. Sicimle ağzını dikmişlerdi. Dudakları birbirine yapışık olduğundan konuşamıyordu.
Şafak asla sökmeyecek sandıysam da en sonunda sabah oldu. Üstelik içinde bulunduğum ruh haline hiç uygun olmayan bir şekilde son derece güneşli ve güzel bir sabahtı.