Oysa kapı açık. Can boğazda düğümleninceye kadar, kıyamet saatine kadar açık. Yeniden doğmak isteyenleri, yaşama şevkini yitirenleri, ebedî cennet yurdunu özleyenleri bekliyor. Ve o kapıdan girip geri dönmeyenler, bu kutlu yolculukta alemlerin ve kalplerin sahibine doğru, gerçek vatanlarına doğru yürüyorlar.
'ilim, bütün farzlardan önce gelen farzdır. ve biz bugünün müslümanları, bize ne oluyor ki ilim ve bilgi bu kadar uzağımızda? kalbimizin, işlerimizin ve inananlar arasındaki hukukun bilgisinden niçin bu kadar uzağız? ve bu bilme farziyetini yerine getirmeden nasıl kurtuluşumuzu ümit edeceğiz?
Benlik duygusundan kurtulmanın tek yolu, şu âyet-i kerimeyi bakış açımızın esası haline getirmektir:
“Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir.” (Nisâ 4/79 )
Âyet-i kerimeyi iyi anlayan insan, başarılarda kendisini pay sahibi görmek yerine, karşılaşılan eksikliklerde kendisine pay arar; iyiliklere hissedar olmaya çalışmaz. Çünkü iyilik ve güzellik namına ne varsa, tamamen Allah’a aittir.
Önce tefekkürle işe başlayacağız. Allah Teâlâ’nın hikmet ve kudretini gözler önüne seren şu kainat üzerinde çokça düşünmek lazımdır. Tefekkür kalbi uyanık tutar. Kalbi uyanık kimse nefsin hilelerini kolay farkeder. Sonra zikir ile kalbi kuvvetlendirmeli. İlimle ne yapacağımızı bilmeli. Her şeye ibretle bakmalı. Ölümü düşünmeli. Helâl lokma yemeli. Hizmetlerle kendimizi korumaya almalı.