Hegel felsefe tarihini hakikat hakkında sürdürülen uzun bir diyalog olarak anlar. Hegel için geçmiş felsefi görüşleri basit çe reddetmek veyahut sanki daha önce hiç kimse yazmamış gibi başlangıçtan tekrar başlamak söz konusu değildir.
Alman idealizminin ayırt edici özelliği, tüm büyük Alman idealistlerinde bu ortaktır; öznenin deneyimlediğine nazaran asla pasif olmaması, her zaman aktif olmasıdır.
...akıl saf değildir, aksine zorunlu olarak katışıktır; toplumsal, politik ve tarihsel bağlamıyla sınırlandırılmıştır. Hegel için bilgi, saf aklın veya sırf aklın ürünü değildir, yani Kant'ın ünlü metaforundaki gibi havada süzülerek uçan ve boş uzayda daha da kolay bir uçuşu düşleyen güvercin gibi değildir. (...) Hegel'in demek istediği, felsefi olanı dahil, bilginin a priori olmadığı ve olamayacağıdır. Tersine, insanların, kayıtlı tarihin akışı içinde kendi dünyaları ve kendileriyle hesaplaşma çabalarının ürünüdür.
Hegel'e göre, doğrunun / hakikatin meydana gelme süreci; zaten sonunu, amacını veya hedefini baştan gerektiren bir daire gibidir ve yine bir daire gibi ancak çizilmesi yoluyla tamamlandıktan sonra gerçek olur.
Buna göre, hiçbir sınır tanımayan, politik öznenin evrensel bildiği doğrularından başka her şeye duyarsız eylemlerinde kendisini ifade eden saf idrak ancak yıkıcı sonuçlara sahip olabilir.
Hiçbir sınır tanımayan, politik öznenin evrensel bildiği doğrularından başka her şeye duyarsız eylemlerinde kendisini ifade eden saf idrak ancak yıkıcı sonuçlara sahip olabilir. (...) Hiçbir kısıtı olmayan idrakin sonucunun sadece ölüm olabileceğini ileri sürer.
Akıl saf değildir, aksine zorunlu olarak katışıktır; toplumsal, politik ve tarihsel bağlamıyla sınırlandırılmıştır. Hegel için bilgi, saf aklın veya sırf aklın ürünü değildir, yani Kant'ın ünlü metaforundaki gibi havada süzülerek uçan ve boş uzayda daha da kolay bir uçuşu düşleyen güvercin gibi değildir.