“...İnsan çabasının da bir sınırı olmamalı. Hepimiz farklıyız. Hayat ne kadar kötü görünse de, her zaman yapabileceğin ve başarılı olabileceğin bir şey vardır. Nefes aldıkça umut vardır.”
Düzensizlik yada entropinin zamanla artması, zamanın oku olarak adlandırılan zamana belirli bir yön vererek geçmişi gelecekten ayıran kavrama bir örnek teşkil eder. Zamanın en az üç farklı oku vardır: bunlardan ilki zamanın termodinamik okudur, yani düzensizlik yada entropinin artış gösterdiği zaman yönü. İkinci olarak zamanın psikolojik oku gelir, bu da zamanın aktığını hissettiğimiz yönü. Üçüncü oksa zamanın kozmolojik okudur. Bu da evrenin sıkışmayıp genişlediği zaman yönüdür.
Fizikçi John Wheeler'ın bir zamanlar yaptığı hesaba göre, dünyanın tüm okyanuslarındaki su kullanılarak bir hidrojen bombası yapılabilse, madde öyle büyük bir sıkışmaya maruz kalırdı ki bir kara delik oluşurdu. Tabii ne yazık ki bunu gözlemleyebilecek kimse kalmazdı.
Newton'un başına bir elma düşmesi hikayesinin uydurma olduğu neredeyse kesin. Newton'un konuyla ilgili tek söylediği, çekim fikrinin, düşünceli bir şekilde oturuyorken aniden düşen bir elma görünce aklına gelmiş olduguydu.
Arabulucu adlı kitabında L.P Hartley şöyle yazmıştır: "Geçmiş yabancı bir ülkedir. işler orada farklı yürür. Peki ama geçmiş neden gelecekten bu kadar farklıdır? Neden geleceği değil de geçmişi anımsarız?" Bir başka deyişle, neden zaman ileriye doğru akar. Bunun, evrenin genişlemesiyle bir bağlantısı var mıdır?