Rızık, zahirde nebati ve hayvanî yönümüzün zaruri ihtiyacıdır. Fakat o rızkı, yalnız ceset ve mide için yemek, insanın şehvani, gadabi ve hayvanî yönlerini on plana çıkarır ve ruh, kalp ve akla hakim olur; onları istediği yerde istihdam eder.
Allah Rasulü (sav);
"Ümmetim hakkında en çok korktuğum şeyler: Karın büyüklüğü (göbek bağlamak), çok uyku, tembellik ve yakîn (iman) azlığıdır.' buyurmaktadır"
"İki çeşit çile gibi, iki çeşit açlık vardır. İzdırari ve ihtiyari (iradi). İhtiyari olanda muvaffak olmak nefsin terbiyesiyle mümkündür. İzdırari açlıkta ise niyetin hulusu önem arzeder.
İlim ve amel; az yemekte.
Kalb temizliği; az uyumakta.
Hikmet; az konuşmaktadır."
Çünkü biraz sonra, yediğin o yemekle bütün olacaksın. Aranızda derin ve geri dönüşümü olmayan bir bağ kurulacaktır. Bu noktada
mideye alınan gidenin ruhaniyatı büyük önem arz ediyor.
Kur'an-i Kerim'de şöyle buyuruyor;
"Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz ve helal olanlarından yiyiniz. Eğer yalnız O'na kulluk ediyorsaniz, Allah'a şükrediniz." (Bakara/172)
Burada en dikkat çekici nokta; insanın amelinden önce, helal yemeğe işaret edilmesi.