1968’lerde geçen İmkansızın Şarkısı, okurken gerçekten şarkı hissi veren bir roman. Kahramanımız 20'li yaşlarının başındaki Vatanabe. En yakın arkadaşı intihar eden Vatanabe, arkadaşının sevgilisi Naoko’ya aşık. Ama Naoko’nun genetik rahatsızlığı sevgilisi Kizuki’nin intiharı sonrası daha da artıyor. Bu sorunlar kavuşmalarını engelliyor; ama aslında kavuşmayı ne kadar istiyorlar, o da şüpheli. Aslında Naoko kimi seviyor, söylemek zor. Vatanabe de Naoko’ya aşık mı, yoksa alışkanlıklar ve kavuşamamanın getirdiği tutku mu onu bağlayan, onu da anlamak zor.
Bu aşkı tanımlamak kolay değil, çünkü çok gerçek.... 20'li yaşların başında yaşanan gençlik kıpırtıları, arayışlar, tutkular, pişmanlıklar, cinselliğin keşfi... Vatanabe’nin yaşamının 2 yıllık dönemini anlatan roman o kadar başarılı ki kendinizi onun yerine koyabiliyor, bu süreyi onunla birlikte kah üniversite yurtlarında, kah part-time çalıştığı plakçıda, kah tek gecelik ilişkilerinde, kah Naoko, Midori ve Reiko ile geçirebiliyorsunuz.
Erotik tınıları fazla gelebilir romanın. Ama amacınız görmek istediğinizi değil gerçekten yaşananı görmek ise bu erotik tını sizi rahatsız etmeyecek, hatta içine çekecektir. Zira yaşamdaki en temel 3 güdüden biridir cinsellik. Sağlık sorunlarının kapladığı yer de içinizi sıkabilir, ama hayatta doğru kadar yanlış, sağlık kadar hastalık, mutluluk kadar da üzüntü ve sıkıntı yok mu?
Japonya gibi kapalı bir toplumdaki cinsellik açlığı ve arayışı benim gibi sizi de şaşırtacak mı? Ve bu arayışta bile erkekleri bir gömlek üstte gören kültürel dokuyu benim gibi siz de hissedecek misiniz bakalım?