Altınşehir’in adı hem altın, hem şehir ama bildiğin mezra... Sokakta bulunan sahipsiz cesetleri gömerler Kimsesizler Mezarlığı’na... Yapayalnız binlerce insan vardır,Türkiye’nin en kalabalık şehri İstanbul’da... Mezarlık manzaralı Bosphorus ise, 1 milyon dolara.)
Görüldüğü gibi, Buseciğimin ikametgâh durumu uymuyor o şarkıya... Güya İstanbul’da yaşıyordu ama yoktu o satırlarda... Çünkü, şarkılarımızdaki romantizm yok artık İstanbul’da.
Milyonerle zilyonerin kıç kıça, azınlığın İsviçre gibi, çoğunluğun Afganistan gibi yaşadığı, insanların gülümsemediği, birbirine selam vermediği, komşusunu tanımadığı, örgütlerin cirit attığı, yuvalandığı, kim kime dum duma, vahşi bir şehir burası... Rant yağmasıyla, oy avcılığıyla servet kazanırken insanlığını kaybeden; ülkenin öbür ucu yanarken, şehit tabutları yağarken, ee-eh bana ne diye, eğlenceye doludizgin devam eden... Gazi Mahallesi’nde, Okmeydanı’nda Ümraniye’de atılan molotofları, sanki başka ülkedeymiş gibi televizyondan seyreden... İlelebet böyle yaşamaya devam edebileceğini zanneden, yabancılaşmış bir şehir.