Yalnız İslamdır ki , bu dünyayı da öbürüne bağlayarak, insanın ve insanlığın her durumunu hesaba katarak, kötümserliğe düşürmeyen, sorumsuzluk duygusundan da koruyan, tam, gerçek ve doğru bir kader görüş ve inanışını getiriyor.
*****
Aslında, düşünen ve insanlığın problemlerine bakan her kafa ve doktrin, eşya ve oluşa bir alınyazısı tanıyor veya arıyor.
Ayrıldıkları nokta, ilk sebep veya temel sebeptir. Dindarlar alınyazısını Allah'a, materyalistler maddeye, pozitivistler tabu ve fizikî kanunlara, ekzistansiyalistler insana, Camus'cüler abese (absürd) bağlıyorlar.
Böylece kadere inanmayan, farkında olmadan, determinizmi Allah'tan koparıp tabiat, insan veya tesadüfe bağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
*****
Kur'an, mutlak hakikatin ebedileşmiş abidesi olarak, ideal bir mü'mini ve ideal İslam cemiyetini, milletini, yani değişmeyen üstün insanlık düzenini, mutlak hümanizmayı getiren mutlak kitaptır.
*****
*****
Ahd-i Atik ve Ahd-i Cedit, Tevrat, Zebur, İncil, hakikatlarıyla Kur'an'da toplandılar; onun içinde erimiş olarak.
Böylece, mutlak hakikat nasıl tekse, kitabı da tek oldu.
*****
*****
Güzelliğinden çiçeklerin yanıp tutuştuğu, ahenginden kuşların deli divane olduğu, yüksekliğinden ve yüceliğinden, gözün bir uçurum karşısındaymışcasına başı döndüğü, sevinçlerinden ve hayretlerinden meleklerin, cinlerin ve insanların yere kapandığı Kur'an geldi.
*****
Tevrat, Zebur ve İncil'e insan eli değdiğinden, nisbî sözler mutlak sözlere, insan kelâmı ilâhî kelâma karıştırıldığından bu kutsal kitaplar, som mutlaklıklarını kaybettiler ve bu yüzden de yürürlükten kaldırıldılar.
Sonra İslâm ve birlikte Kur'an geldi.
*****