Kendisiyle alakalı T.C. Kültür Bakanlığı’nın çıkardığı bir kitabı okuduğumda Cemil Meriç benim için çok başka bir yere sahip oldu. Hep okumaya niyetlensem de ağır olur diye cesaret edemiyordum. Çevirmenliğini yaptığı kitapları okuduğumda aldığım zevkten dolayı artık kitaplarına başlamam gerektiğini kanısındayım. Ve babamdan bana kalan 1995 tarihli 6. Baskı Jurnal ile başlamaya hazırım…
Ecdat bu dünya bizim değil demedi. Bu dünyayı has bahçesi haline getirmeye çalıştı. Ne bekliyordun? Medresenin dâvaları vardı, üniversitenin yok. Medresenin kökleri vardı, temelleri vardı, dalı, çiçeği, meyvesi vardı, üniversitenin yok. Samimiyeti vardı, sıcaklığı vardı, üniversitenin yok. Cevdet Pa şayı medrese yetiştirdi, üniversite Özcan'lar yetiştiriyor. Nesillerin idraktan mahrum edildiği, şuurdan iğdiş edildiği bir ameliyathane. Bir büyücü kazanı, bir Darülaceze. Bütün felaketlerimizin senaryosu orada hazırlandı. Bina değil, sanki memleketi için için yiyen ur. O Babil kulesinde kapıcıdan başka hürmete lâyık canlı yok. Edebiyat Fakültesi'nde bir mezun 290 bin liraya mal oluyormuş. Tımarhanede kendimi çok daha rahat hissedeceğim den şüphe etmiyorum.
Muhakkak ki oradakiler daha dost, daha vatanperver.
Mehtap körlere hitap etmez. Şahikalar oraya tırmanabilenlerindir. Puşkin yerden göğe kadar haklı. Mabedimden çekil, sen kamçıdan, sen tekmeden ve küfürden anlarsın. Öyle seveceksin ki kelimeleri, yalnız senin için raksedecekler. Saray olacaklar, bahçe olacaklar. Pygmalion kelimelerden yaratmıştır sevgilisini. Neden has bahçene yabancıları sokmak isteyeceksin? Beethoven'e besteleri yetiyordu, yalnız ruhu ile dinleyebildiği besteler.