Hayâ kelimesi, “hayat” tan türemiştir. Yağmura da hayâ denir. Çünkü toprağın, bitkilerin ve hayvanların hayatı onun sayesindedir. Aynı şekilde dünya ve ahiret hayatına da hayâ denilmiştir. Çünkü hayâsı olmayan kimse dünyada ölü, ahirette mutsuzdur.
İnsanların hata yaptığı ince bir husus var. İnsanlar bazen günahın tesirini o anda görmezler. Bazen tesiri ileride ortaya çıkar, ama kişi onu unutmuş olur. Etkisini o anda görmeyince, yaptığından dolayı Allâh'ın ona memnuniyetsizliğinin olmadığını ve durumun şairinin şu dizelerinde söylediği gibi olduğunu sanır:
Eğer duvarı yıkıldığında toz yükselmezse
Daha sonra ondan bir daha toz çıkmaz...
Seleften bir zat "İblis bid'ati günahtan daha çok sever, çünkü günahtan tevbe edilir, ama bid'atten (kişi onu hak gördüğünden dolayı) tevbe edilmez" demiştir.
İblis şöyle demiştir: Ben Âdem oğullarını günahlarla helâk ettim, onlarsa beni istiğfar ve "Lâilahe illallah" ile helâk ettiler. Bunu görünce onlar arasında birtakım keyfi-asılsız fikirler yaydım: Günah işlerler de tevbe etmezler; çünkü iyi bir şey yaptıklarını zannederler."
Kaybettiğinde herşeyin yerini tutacak var.
Allah'ı kaybettiğinde ise yoktur onun yerini tutacak.
Allah kendisi dışındaki herşeyin yerini doldurur, ancak O'nun kaybı hiçbir şeyle doldurulamaz. O kişiyi her şeyden müstağni (ihtiyaçsız) kılar, ama hiçbir şey kişiyi O'ndan müstağni kılamaz. O her şeyi telafi tedarik eder, ama O'nun telafisi hiçbir şeyle mümkün değildir. O her şeyden engeller, ancak hiçbir şey kişiyi O'ndan engelleyemez.