“Ey dostum! Kalbin cilalı bir aynadır. Üzerinde birikmiş toz perdesini silip temizlemelisin, çünkü o İlâhî sırların nurunu yansıtmak üzere yaratılmıştır,,
GAZALİ
Nefs tıpkı bir alev,
İçinde hem güzelliğin yüzünü
hem de gizli yıkıcı potansiyeli barındırır.
Her ne kadar rengi çok çekici ise de,
Yakıcıdır.
BAHARZİ 1
Bizim maksadımız, yaratılış gayemiz; Allah (c.c) ı aramaktır ve en yüce insanlar Onu bulanlardır.
Türk Sûfî şairi Yunus Emre
şöyle der: -
Erenler bir denizdir, aşık gerek dalası,
Bahri gerek denizden girip gevher alası.
kızımla evlenmeden önce, üç
şartımı yerine getireceğine söz vermelisiniz”.
Hasan sevdiği kızın eline dokunabilmek için her şeye söz vermeye razı idi. Dedi ki;
“Evet, elbette. Şartlarınız nelerdir?"
■“Diline, eline ve beline sahip olmaya söz vermelisin. Söz veriyor musun?"
"Evet, söz veriyorum".
Ve Hasan evlendi. Sevdiği bir kadınla evlenen, zengin bir yaşam süren herkes gibi, hayattaki en mutlu İnsan olduğunu hissediyordu.
Günün birinde Hasan ve karısı geç saatlere kadar uyurken, kapılan çaldı. Hasan o anda bîr yatırımla ilgili olarak buluşması gereken kişiler olduğunu hatırladı. Karısına dedi ki “Sevgilim, bir iş randevusu vermiştim; ancak şimdi bununla uğraşmak istemiyorum. Kapıdaki adamlara evde olmadığımı ve onlan öğleden sonra göreceğimi söyler misin?"Karısı şaşırmışa: “Ne? Bu adamlara ne söylememi istiyorsun?"
Sabırsızlanan Haşan tekrarladı, "Onlara dışanda olduğumu ve onlan ancak öğleden
sonra kabul edebileceğimi söyle! Karısı, hayal kırıklığına uğramış bir şekilde, çabucak giyindi ve odadan çıktı. Aradan bir süre geçti ve karısı geri gelmeyince Haşan onu aramaya, gitti. Babasını ziyaret etmeye gitmiş olabileceğini düşündüğü için kayınpederinin: evine gitti. kızgın bir şekilde “ilk sözünü tutmadın! Daha da kötüsü yalnızca kendi sözünü tutmamakla kalmayıp, kızımdan bile senin İçin yalan söylemesini istedin. Bu affedilemez bir davranış!"
Hasan yalvardı, özür diledi ve bunun bir daha asla olmayacağına dair söz verdi. Kayınpederi merhamete geldi ve kızı da geri dönmeyi kabul etti Kışa süre içinde her şey normale döndü.
Hasan ve karısı piknik sepetlerini alarak pikniğe gittiler. Karısı
dinlenirken,Hasan yürüyüşe çıktı. Yolda bir meyve bahçesinin yanından geçerken, dalından kopan bir şeftali, bahçe duvarının dışında büyümüş olan bir çalının üstüne düştü. Olgunlaşmış ve son derece lezzetli görünüyordu. Haşan bunun, yemek sonrası mükemmel bir tatlı olacağını düşündü. Şeftaliyi karısına götürdü ve onu dilimlemesini istedi, “Bunu sana birisi mi verdi,yoksa satın, mı aldın?" diye sordu karısı.
Hasan cevap verdi: "Hayır, onu yolda buldum. Yere düştü, ben de aldım".
“Yani bu şeftaliyi sana kimsenin vermediğim ya da satmadığım mı söylüyorsun?
Yalnızca onu gördün ve aldın”.
“Evet, yolun üstünde yerde duruyordu".
Karısı ağlamaya başladı ve ormana koştu. Hasan eve döndüğü zaman, hiç kimsenin karısının eve dönüşünü gelmediğini öğrendi. Birkaç saat sonra, istemeye istemeye kayınpederini görmeye gitti. Hakim daha önceki gelişinden daha da kızgındı. “Sen
ikinci sözünü de tutmadın Eline hakim olmayı başaramadın".
"Ama şeftali herkesin gelip geçtiği yolda duruyordu” diye kendisini savundu Hasan,
“Bunun önemi yok. O şeftaliyi sen yetiştirmelin, satın almadın ve onu hediye olarak da almadın, O senin değildi ki alabilesin”.
Hasan yine affedilmesi için yalvardı Bir daha böyle bir hata yapmayacağına söz, verdi ve sonunda karısı eve dönmeyi kabul etti.
Ben, cemâdattandım. öldüm: yetişip gelişen bîr varlık, bitki oldum.
Bitki iken oldum, hayvan suretinde zuhur ettim.
Hayvanlıktan da geçtim, hayvanken de Öldüm de İnsan oldum.
Artık ölüp de yok olmaktan ne korkayım?
Bir hamle daha edeyim; insanken öleyim de melekler alemine
geçip kol kanat açayım.
Ve daha sonra melekliği terk edeceğim ve hayal edemeyeceğimiz
şey haline geleceğim,
RUMÎ1