Yazara ait olmayan ve kanımca romandan rol çalan önsözler, eleştiri konusu mu edilmeli yoksa takdir mi görmeli?
Yine tartışmaya açık bir önsözle baş başayız. Romanın yazıldığı ya da anlatılan hikayenin geçtiği döneme ilişkin bilgilerin paylaşılması elbette okuyucuya bir rehber niteliği taşımakta. Ancak bu amacın aşılarak daha detaylara girilmesi, romanın incelemesine geçilerek çıkarımlarda bulunulması, okuyucuya rehberlikten ziyade, onda önyargı oluşturabiliyor. Bu durum okuma keyfini sekteye uğrattığı gibi romana objektif yaklaşabilmeyi de engelleyebiliyor.
KARANLIĞIN YÜREĞİ de bana göre böyle bir kazaya uğramış etkileyici bir eser. Gerçekten başarılı bulduğum bu önsöz metni, keşke sonsöz olarak yer alsaydı da kitaba gölgesini düşürmeseydi.
Gelelim hikayemize... Hikaye içinde hikaye şeklinde ilerleyen romanımız Belçika tarafından medenileştirilen(!) Kongo'yu sunuyor biz okuyucularına. Medeni toplumla vahşi halk arasındaki farkın, menfaatler söz konusu olunca ne derece kapanabileceğini, insanlığın, çıkarları uğruna ne derece vahşileşebileceğinin bir sunuşu. Ve yabancısı olduğu bu karanlık dünyada, zamanla saplantı haline getirdiği hedefine ulaşmaya çalışan karakterimiz Marlow.
Ancak bana göre kitabın etkisi, konusundan ziyade (kaldı ki konuda yer yer kopmalar olduğunu düşünüyorum) yazarın yarattığı atmosfer ve derin ruh halinde. Hele bir kaç yerde Tatar Çölü'nü anımsatarak aynı hazzı almamı sağlaması... Bu yönüyle rahatlıkla önerebileceğim bir eser.